ERDEM ŞAHİN

Erdem Şahin, yeni nesil foto muhabirlerinden. Avrupa’nın önde gelen haber fotoğrafı ajansı EPA’nın İstanbul ofisinde kadrolu foto muhabiri olarak çalışmakta.  Ancak, Türkiye’de foto muhabirliği mesleğinin geleceği konusunda karamsar. Şahin, son yıllarda foto muhabirlerinin fotoğrafın yanına artık video çekme görevinin de eklendiğini belirterek, ” Mesleğin geleceğini görmek çok zor değil. Daha az ve efektif çalışabilen foto muhabirlerinin olduğu ve fotoğrafların daha az basılı mecralarda kullanıldığı habercilik düzeni ” diyor. Şahin, Türkiye’de uluslar arası bir ajansta çalışmanın artıları ve eksileri olduğuna da dikkat çekiyor.

Daha önce Habertürk Gazetesi’nde foto muhabiri olarak çalıştınız, şimdi  haber fotoğrafı ajansı EPA’dasınız. Bize gazete ve ajansta çalışmanın farklılıklarını Türk  ve yabancı basın kurumunda çalışmanın farklılıklarıyla birlikte anlatabilir misiniz ?

Yaklaşık 3 yıl kadar Habertürk gazetesinde çalıştım. Fakat mesleğe daha öncesinde zaten EPA (European Pressphoto Agency) ile başlamıştım ve bağım hiç kopmadı. Gazetenin bana tecrübe anlamında çok katkısı oldu. Nedeni bir çok haberi takip etmem için görevlendirilmem elbette. Türkiye haber gündemi olarak yoğun bir ülke. Maalesef gazetelerin Türkiye’deki gündemi takip etmek için yeterli sayıda foto muhabiri yok. Bu yüzden gazetede hayli yoğun bir tempoda çalıştım. Bunun dışında bir de gazetelerde hafta sonu ekleri için, sponsorluk anlaşmaları için çekilmesi gereken röportaj fotoğrafları olurdu. Ne yazık ki ulusal gazeteler, uluslararası ajanslar gibi foto muhabirine ve onun çektiği fotoğraflara saygı ve önem göstermiyor. En basit örneği; gazetelerin kullandığı fotoğraflarda hala foto muhabirinin imzasının olmaması, fotoğrafların üzerine yazıların olması, gazete mizanpajlarının fotoğrafları yok etmesi… Evet ajansta sadece fotoğrafı servis ediyoruz, hangi gazete veya dergilerin kullanacağını bilmiyoruz ama servis ettiğimiz fotoğraflar Türkiye’de ki gazetelerin kapatıcı tarzının aksine daha temiz ve en azından imzalı.   Uluslararası bir ajansta çalışmak daha fazla sorumluluk, tecrübe ve iş disiplini istiyor. İlgilendiğimiz bir haberin fotoğrafını çekememe olasılığımız yok. Bu da haliyle bazen stres yaratabiliyor. Ama ne olursa uluslararası bir ajansın gücü (yayınlanan fotoğrafların dünyanın her yerindeki abone gazete ve dergiler tarafından kullanılması), özlük haklarınız ve yöneticilerinizin sizinle olan ilgi ve alakası gazeteye göre çok daha fazla motive ediyor.

 

“YABANCI BİR AJANSIN ÇALIŞANI OLMAK  SIKINTILI OLABİLİYOR”

Foto muhabirliğinin Türkiye’deki genç kuşak temsilcilerinden birisiniz. Mesleğin geleceğini nasıl görüyorsunuz ? 

Yakın gelecekte foto muhabiri sayısının daha da azalacağını düşünüyorum. İlk önce ne yazık ki şu anda da olduğu gibi gazetelerde çalışan foto muhabirleri arkadaşlar işini kaybedecek, daha sonra da ajanslardaki foto muhabiri kadroları azalacak gibi görünüyor. Gazetelerin baskı durdurması, kapanması ve videolu haber anlatımının internet ortamında trend olması bu duruma etken. Durum böyle olunca şu anda zaten eskiden foto muhabiri olan bir çok arkadaş video, ve multimedya gibi alanlarda çalışmaya devam ediyor. Zaten artık biz de önemli gelişmeleri ve foto hikayeleri çekerken fotoğrafın yanı sıra kısa videolar da kaydediyoruz. Yani artık görev tanımımızın bir maddesi de; bu durumlarda mümkün olduğu kadar video da çekmek. Mesleğin geleceğini görmek çok zor değil. Daha az ve efektif çalışabilen foto muhabirlerinin olduğu ve fotoğrafların daha az basılı mecralarda kullanıldığı habercilik düzeni olabilir.

Türkiye’de yabancı bir basın kuruluşunda çalışan Türk bir gazeteci olarak zorluklarla karşılaşıyor musunuz ? 

Türkiye’de çalışan gazeteciler genel olarak bir çok zorlukla karşılaşıyor. Biz de bu zorlukların bir çoğuna dahil oluyoruz. Örneğin Avrupa ülkeleri ile gerilimin yüksek olduğu dönemlerde yaşanan akreditasyon sorunları veya toplumsal olaylarda fotoğraf çekerken bazı kitlelerin özellikle yabancı basın kurumları çalışanlarına olan şiddet eğilimleri gibi. Bazen de izin gerektiren haberler için yaptığımız izin başvurularının kurum ve kuruluşlar tarafından reddedilmesini sadece uluslararası ajans olmamıza bağlıyorum. Çünkü bir iki ay sonra aynı işi bir gazetede görebiliyoruz.

 

“SPOR FOTOĞRAFI ÇEKMEK ÇOK HAVALI”

EPA, haber fotoğrafı kadar spor fotoğrafında da iddialı bir ajans. Spor ağırlıklı da çalışıyorsunuz. Spor fotoğrafı ile haber fotoğrafını karşılaştıracak olsan ne söylerdin ?

Spor fotoğrafı çekmek asla göründüğü kadar kolay değil. Özellikle de fotoğraf kalitesi anlamında çıtanın çok yukarılarda olduğu uluslararası ajanslar adına. Bu alanda kat etmem gereken daha çok yolumun olduğunu düşünüyorum. Ama ben haber fotoğrafı mı yoksa spor fotoğrafı mı ayrımını yapmak istemediğim için uluslararası ajanstayım. Spor fotoğrafı çekmek, büyük organizasyonlara gitmek gerçekten çok havalı. Avrupalı foto muhabirlerini bu konuda bizden çok daha şanslı ve bir adım ileride görüyorum. Çünkü ülkelerinde çekebilecekleri bir çok spor branşı ile ilgili organizasyonlar oluyor. Türkiye’de ise futbol ve bazen basketbol dışında tecrübe edebileceğimiz branşlar olmuyor.  Bu yüzden genellikle ajanslar olimpiyatlar ya da atletizm şampiyonaları gibi büyük spor organizasyonlarına daha fazla spor branşlarının fotoğraflarını çekerek tecrübe eden foto muhabirlerini yolluyor. Fakat sıcak haber konusunda durum tam tersi. Türkiye’de son 5-6 yılda yaşanan gelişmelerin bir Avrupa ülkesinde görülmesi mümkün değil herhalde. Hal böyle olunca ben spora kanalize olmak istiyorum demek çok zor. Ama ileride Avrupa’da çalışıp daha çok spor fotoğrafı çekmeyi ve büyük organizasyonlarda yer almayı çok isterim. Yaşım henüz 30, daha çok yolum var.

Bir haber fotoğrafı çekmeye giderken yanınızda taşıdığınız standart ekipmanlarınız nelerdir ? Hangi göreve göre bu ekipmanlarda artı veya eksi değişiklikler oluyor ?

Şöyle söyleyeyim, evden uzağa gideceksem eğer zaten yanıma standart ekipmanlarımı almak zorundayım.  İki fotoğraf makinesi, bir geniş açı objektif, bir standart tele objektif, en az bir yedek batarya, taşınabilir bilgisayarım, kart okuyucu, taşınabilir modem ve hızlı fotoğraf servis edilmesi gereken durumlarda fotoğraf makinesine takarak kullandığımız kablosuz dosya aktarıcı oluyor. Dolayısıyla standart bir haber için bu ekipmanlar yanımda oluyor. Fakat spor çekimleri için yanımıza ek olarak ultra tele objektifler almamız gerekiyor. Örneğin bir futbol karşılaşması için 400mm objektif ve monopod, bazı politik fotoğraflar için 300mm tele objektif ya da hava çekimi yapılması gereken durumlarda drone gibi şeyler. Hep artı oluyor yani eksi hiç yok .

 

“SURİYELİ GÖÇMEN AİLEYE NE OLDU?”

 Meslek yaşamınızda milyonlarca kez deklanşöre bastınız. Her foto muhabirinin çok beğendiği “özel kareleri” vardır. Sizin için bu özel kare veya kareler nelerdir? 

2014 yılında Suriye’de savaş devam ederken çatışmaların şiddetlendiği Kobani bölgesinde yaşananları takip için Şanlıurfa, Suruç’da bulundum. Mülteci kamplarından birisine fotoğraf çekmek için girdiğimde yaşlı bir kadın kolumdan tutup beni yaşadıkları çadıra götürdü. Çat pat Türkçesiyle içeride yatan, yürümeyi bırakın kafasını bile hareket ettiremeyen adamı gösterip hikayesini anlatmıştı. Yaklaşık 250 kilometre bazen battaniyenin içinde sürükleyerek, bazen el arabasında taşıyarak birilerinin yardımıyla bir şekilde getirebilmiş kocasını. Benden sürekli kullandığı ilaçlarını bulmak için yardım istemişti. Fotoğraflarını çekip, isteğini yazdım haber olarak. Bir hafta sonra tekrar uğradığımda ikisini de görememiştim. Ne oldu? bilmiyorum…  O fotoğraf,  önemlidir benim için.