35 YIL…

Ankara, yıl 1983…

Devlet Başkanı ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren, Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile birlikte “Ağaç dikme bayramı”’na katılıp ağaç diker. Devletin zirvesi ağaç dikecektir, gazeteciler, foto muhabirleri ve o dönemin tek televizyonu TRT ekibi, kalabalık bir medya ordusu takip eder olayı.

Ağaç diken Kenan Evren’i fotoğraflayan foto muhabirleri elleri deklanşörde, gözleri vizörde geri geri giderler bir taraftan. Bu kargaşa sırasında rahmetli Rafet Hüner, arkasında duran konsey üyelerinden Nurettin Ersin’in ayağına hafifçe basar, farkında bile değildir. Nurettin Ersin, kızıp hakaret ederek bağırmaya başlar, koruma polisleri oldukça sert bir şekilde itip kakar usta foto muhabirini. Onursal Başkanımız Bülent Hiçyılmaz yaşanan olayı, “Duygusal adamdı, Rafet abi. Hak etmedi o muameleyi, hiçbirimiz hak etmemiştik” sözleriyle aktarır.

Tören sonrasında sessizdir foto muhabirleri, yaşanan tatsız olayın ağırlığı vardır üzerlerinde, karşılarında Milli Güvenlik Konseyi’nin bir üyesi vardır. Konuşmaya başlarlar kendi aralarında, “Böyle olmaz. Tek ses olmak lazım”,  “Tek ses olursak, sesimiz gür çıkar”,  “Bu itip kakmalara, bu davranışlara sessiz kalamayız”,  sözleri dökülür ağızlardan. Ve son cümle “Birlik olalım, dernek kuralım” olur.

Ankara, 12 Haziran 1984…

Seksen döneminin zorlu koşullarında, kurucu üyelerin üstün çabalarıyla meslekte bir birlik yaratmak amacıyla, Foto Muhabirleri Derneği kurulur. Yaşanan o olayı unutmamıştır foto muhabirleri, kurucu başkan olarak seçtikleri isim rahmetli Rafet Hüner olur…. Rafet Hüner, görevi Onursal Başkan Bülent Hiçyılmaz’a devredene kadar 2,5 yıl başkanlık yapar sonradan isminin başına “Türkiye” ifadesini de kazanacak olan Foto Muhabirleri Derneği’ne…

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin gücünün kaynağı bu hikayedir aslında…

Bizi güçlü yapan sevinçte de hüzünde de birlik olmamız. Derneğin bizi birbirimize bağlayan bir çatı olması. Kısaca, her bir üyesi ile bu çatının, koskocaman bir aileyi ifade ediyor olmasında.

Yüce Atatürk’ün 1923 yılında söylediği, “Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.” sözü, ışık oldu her birimize.

Rafet Hüner’in ardından Bülent Hiçyılmaz, Abdurrahman Antakyalı, Ateş Tümer, başkanlık görevinde bayrağı bir adım ileriye taşımak için başarıyla çalıştılar. Bugün benim başkanlığını sürdürdüğüm derneğimizle, her geçen gün daralan medya koşullarında aşkla mesleklerini yapan, 600’ün üzerindeki üyesiyle, bu bayrağı birlikte yukarıda tutmak için bir aile olduk.

1989 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamu yararına çalışan dernekler” statüsünü kazandık. 2005 yılında ise gururla taşıdığımız “Türkiye” ifadesine kavuştuk.

Bugün Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, pek çok alanda yürüttüğü projeleri ile etkin bir yerde. Sivil toplum örgütleri arasında, ulusal ve uluslararası alanda, güçlü ve saygın bir yapı aynı zamanda.

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, gazetecilik mesleğinde yaşanan çok farklı sorunlar karşısında çözüm odaklı adımlarıyla başarılı sonuçlara imza atıyor. Süreli, süresiz basılı yayınları kütüphaneleri süslüyor. Sergileri Türkiye’nin dört bir yanına ulaştığı gibi dünya başkentlerini geziyor. Organizasyonları yalnızca basın fotoğrafçılığı alanında değil hem medya hem de fotoğraf dünyasında zirvede. Yalnızca “Yılın Basın Fotoğrafları” yarışması bile ülkemizde 34 yıldır aralıksız olarak düzenlenen tek yarışma olarak önemli bir yer tutuyor. Her yıl onlarca üniversiteye sergileri, söyleşileri ile konuk oluyor.  Çağın sorunları karşısında elini taşın altına koyuyor; bir taraftan sıfır atık projesinin destekçisi, bir taraftan ülkemizin gerçeği “Mültecilik”konusunda farkındalık adına bir çok farklı projeye ortak oluyor.

Dernek, eğitim çalışmaları ile bir bakıyorsunuz Trakya’nın bir köyünde dezavantajlı çocuklara fotoğraf makinesi dağıtıp, haftalarca onlarla vakit geçiriyor, bir bakıyorsunuz mülteci çocukların gençlerin yanında.

Bunların hepsi derneği etkin ve saygın yapan bazı örnekler yalnızca. Ama derneği asıl güçlü ve başarılı yapan ise anlatılmayan kuruluş hikayesinde saklı…

 Her bir üyesi için “tek” ses olmasında…

Her bir üyesi ile koskocaman bir aile olmasında….

 

Hepsini saygıyla anıyorum…

Bugünlere gelirken arkamızda çok büyük değerlere de veda ettik

 Irak’ta Mustafa Pekcanı, Güneydoğu’da İzzet Kezeri, 15 Temmuzda Mustafa Cambazı, Van Depreminde yıkılan Bayram Oteli’nde Sebahattin Yılmazı, Cem Emiri şehit verdik. Bir yıldırım aramızdan aldı Kerim Ökteni… Ve onlarcası zamansız ayrıldı aramızdan ilk üyelerinden Taki Doğan gibi…  Ara Güler gibi… Kalbimizde yaşattığımız onlarca usta isim gibi…