HABER FOTOĞRAFÇILIĞININ DAYANILMAZ CAZİBESİ

Yılın Basın Fotoğrafları 2021’de Yılın Haber, Yılın Pandemi, Yılın Günlük Yaşam dallarında ödül kazanan ve bir de Jüri Özel Ödülü alan Reuters’ın başarılı fotoğrafçısı Ümit Bektaş, yarışma tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. İlk kez bir foto muhabiri aynı anda 3 kategoride birincilik kazandı. Dünyanın tanıdığı “Marka” Türk basın fotoğrafçılarından usta isimle, ajans foto muhabirliği ve fotoğraf üzerine sohbet ettik.

Röportaj: Derya YETİM

Ümit Bektaş, ne yapar, neler çeker?  25 yıldır fotoğraf çekiyorum. Reuters’in Türkiye’deki kadrolu iki fotoğrafçısından biriyim. Ankara’da başladım, 3 yıldır İstanbul’dayım. Ajans foto muhabiri olunca çok farklı bir yelpazede fotoğraf çekme şansı oluyor insanın. Gazete foto muhabirleri genellikle bir konuda ihtisaslaşsa da biz bir gün bir spor karşılaşmasında, ertesi gün bir eylemde, sonraki gün ise bir basın toplantısında deklanşöre basıyoruz. Yalnızca Türkiye’de değil zaman zaman yurtdışında da görev yapıyoruz. Farklı alanlarda fotoğraf çekmenin foto muhabirini daha dinamik kıldığına inanıyorum ben. Kısacası hem hayatımı çok sevdiğim bir işi yaparak yani fotoğraf çekerek geçiriyorum hem de fotoğraf çekerek geçiniyorum.

 

RAW FOTOĞRAF ÇEKMEMİZ YASAK
Reuters foto muhabiri olmak belli kısıtlamalar içerisinde deklanşöre basmayı gerektiriyor sanırım. Bugün fotoğraf, özellikle dijital teknolojilerin yaygınlaşması ve ucuzlaması sayesinde, yaygınlaşıyor ama yaygınlaştıkça fotoğrafın kendisi de filtrelerle, gittikçe kolaylaşan edit seçenekleriyle gerçeklikten uzaklaşıyor. Mesleğin ilk yıllarında daha öğrenciyken bana, “Haber fotoğrafı nedir?” diye sorduklarında, “gerçeğin en yalın hali derdim”. Sonra gördüm ki fotoğrafçının olay yerindeki varlığı bile gerçekliği bozan bir unsur. Kullandığınız lensin açısı, durduğunuz yerden gördükleriniz kadar tanıksınız.  Tabi bu fotoğrafın felsefesi ve ayrı bir konuşma konusu.

Kurumsal olarak söylemem gerekirse Reuters fotoğrafın kurgusal olmaması, dezenformasyon barındırmaması ve manipüle edilmemesi konusunda çok disiplinli bir kurum. Fotoğraflarımıza sensörden yansıyan tozu silmemiz dahi sınırları belirlenmiş bir kural.  RAW formatında değil JPG çekmek zorundayız. Fotoğrafın tarihi, saati, photoshop geçmişi kayıtlarını içeren exif dediğimiz dijital bilginin erişilebilir olması gerek. Ama temelde meslek etiğine bağlı kalmak ve fotoğraf çekerken ahlaki kaygıları hiçbir zaman bir yana bırakmamak fotoğrafçıların kişisel sorumluluğu.  Foto muhabirleri bu çerçevede çalışmak zorunda. Normal bir fotoğrafçının, mesela bir gezgin fotoğrafçının bu noktada sınırı daha geniş olabilir tabi ama bir haber fotoğrafçısının ya da bir Reuters fotoğrafçısı olarak benim şahsen böyle bir hakkım yok çünkü sonuçta yaptığım iş insanların anayasal olarak garanti altına alınmış haber alma özgürlüğüyle alakalı ciddi bir uğraş. Kaldı ki hep yaşanan manipülasyon örneklerini görüyoruz. Kimse bir günde bütün bir hayatı boyunca inşa ettiği saygınlığını yitirmemeli.

2011 yılında başlayan Suriye’deki karmaşa milyonlarca insanı yerinden etti. Suriye sınırında çektiği bu kare ile Ümit Bektaş, Spor Toto Yılın Basın Fotoğrafları 2019’da AB Özel Kategorisi “Mülteci Misafirlik” seri birincisi oldu.  

VİDEO İŞİMİZİN PARÇASI OLDU
Birçok foto muhabiri artık kısa videolar çekiyor. Reuters bu konuda ne yapıyor? Eskiden foto muhabirleri olarak yalnızca fotoğraf çekiyorduk. Bugün teknoloji geçmişte edinmesi çok zor ve pahalı olan videoyu her an elimizde duran cep telefonlarına kadar taşıyınca bizlerde video çekmeye başladık. Reuters’te temel video eğitimleri aldık ve gittiğimiz foto röportajlarda ya da son dakika gelişmelerinde yanımızda bir Reuters kameramanı yoksa video çekip merkezimizi gönderiyoruz.   Artık kameramanlığa evrilmemiş olsak da video çekmek işimizin bir parçası. Medya dijitalleştikçe videoya olan talep arttı ve medya için üreten meslek profesyonelleri de bu talebe karşılık vermek zorundaydı. Öte yandan bir anlatım aracı olarak videonun sunduğu olanaklar da ayrıca hoşuma gidiyor.

2019 yılında Hong Kong’taki gösteriler, Çin.  Ümit Bektaş / Reuters

 YARIŞMAYA BİLE KATILIRKEN SINIRLARIM BELLİ
Reuters’te fotoğrafın kullanımı ve hakları ile ilgili durum nasıl? Reuters’in servis ettiği fotoğrafların sahibi Reuters. Ama ben çektiğim fotoğraflarla kitap yapabilirim, sergi açabilirim ama satamam. Türkiye’de henüz yok ama dünyada fotoğrafların haksız ve izinsiz kullanımını takip eden ajanslar var. Bu ajanslar üçüncü şahıslara karşı fotoğrafın sahibi olan kişi ya da kurumun haklarından sorumlu. Örneğin İngiltere’de Reuters fotoğrafını kaçak kullanamazsınız. Çok sıkı takip ediliyor bu ajans tarafından bu tip kullanımlar. Kadraj yapın, fotoğrafın rengini değiştirin, ters çevirin hiç fark etmez. Özel yazılımlarla takibi yapılıyor. Ve tespit edildiği anda faturayı adresinizde buluyorsunuz. Kısaca fotoğrafı ben de çeksem ticari hakları Reuters’ta ama tabi ki manevi hakları da bende. Dolayısıyla Reuters fotoğrafçısı yazılı sınırlar çerçevesinde hareket etmek zorunda. İnstagram’da fotoğraf paylaşırken ya da fotoğraf yarışmasına katılırken bile belirli kurallar çerçevesinde hareket etmek zorundayız. Örneğen fotoğraf abonelerimize nasıl servis edildiyse o şekilde, hiç oynamadan gönderiyoruz fotoğrafı yarışmaya. İnstagram’da bile efektler kullanmayız, renklerle oynayamayız ve fotoğraflarımızı etiketli olarak kullanıyoruz.

 

2011 yılında başlayan Suriye’deki karmaşa milyonlarca insanı yerinden etti. Suriye sınırında çektiği bu kare ile Ümit Bektaş, Spor Toto Yılın Basın Fotoğrafları 2019’da AB Özel Kategorisi “Mülteci Misafirlik” seri birincisi oldu.

FOTOĞRAFI ÇOCUĞUNUZ GÖRMEYİN
Fotoğrafı çekmek mi zor seçmek mi? Her foto muhabirinin zorlandığı alan işte tam da bu. Yok diyen yalan söyler. (Gülerek) Padişahsın hangi çocuğu boğdurayım hangisini veliaht bırakayım gibi bir durum. Tabi bu çok abartılı bir espri ama seçerken bu “padişah ikilemini” yaşamak istemiyorsanız, fotoğrafları çocuğunuz gibi görmeyin. Eskiden negatif fotoğraf çekerdik. Milliyet’e ilk başladığımızda 16’lık kesilmiş filmler falan verirlerdi bize işe giderken, çok çekmeyelim diye. O gelenekten geliyoruz. Dijital makinalarımız ilk çıktığında çıldırdık. Filmin verdiği sayıyla yani 36 poz ile sınırlı kalmamak ayrı bir özgürlük alanı. Çok fazla çekmek ciddi bir sorun teşkil etmiyor günümüz teknolojisiyle. Ama tabi ki seçerken zorlanıyoruz.

Ajans foto muhabiri olunca seçmek değil daha hızlı seçmek de önemli. O yüzden önemli olaylarda hiç bilgisayarda açmadan doğrudan fotoğraf makinesinden atıyoruz fotoğraflarımızı merkeze. Gerekirse o fotoğrafa ses notu ekliyoruz, yazışıyoruz ve editör ekbimiz gereken işlemleri yapıp geçiyor fotoğrafı abonelere.

Kısacası fotoğrafı çekmek, hele ki iyisini çekmek zor ama ne kadar usta olursanız olun seçmek de zor. Biz bazen Murad Sezer’le yanyanaysak onun ya da benim iki kare fotoğrafından birini seçmek için dakikalarca konuşup, onlarca kez açıp bakıyoruz fotoğraflara.

2008 Gürcistan.  Ümit Bektaş / Reuters

TÜRK GAZETECİ OLARAK BAŞVURDUM
Türkiye’de bir gazete de çalışırken iliştirilmiş olarak cepheye gitmiş birisiniz? Nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu? İlk kez İkinci Körfez Savaşı’nda Milliyet Gazetesi’ndeyken ABD deniz piyadeleriyle Irak’a gitmiştim. İliştirilmişlik yeniydi, Pentagon duyuru yaptı. Başvurdum yazılı basından bir tek beni kabul ettiler. Benimle birlikte iki Türk televizyon gazetecisi ve kameramanları vardı. Mithat Bereket ve Cüneyt Özdemir. İliştirildiğim birlikte tek gazeteci ve tek Türk bendim. Bu birlikle daha sonra Saddam’ın yakalandığı Tikrit kentine gidip 30 gün kaldım.

Sonrasında Reuters adına, yine iliştirilmiş olarak Afganistan’da çalıştım. Reuters bu görevleri 30 günle sınırlı tutuyor. İliştirilmiş olarak gidince asker sizi bir birliğe veriyor. Onlar nerede yatarsa, ne yiyip içiyorlarsa onlarla yaşıyorsunuz. Oraya giderken 8 sayfalık bir sözleşme imzalıyorsunuz. Örneğin asker öldü, o askerin ölüm haberini izin almadan geçmeyeceksiniz. Haklı tarafı da var, aileye haber vermeden haberi vermeyi önlemek gibi. Yer belirtmiyorsunuz örneğin fotoğraflarınızda. Askerlerle bir operasyon takip etmek çok kolay değil. Ama onların kuralları ile onların çerçevesiyle gitmeyi tercih ediyorsunuz bazen. Çünkü bunu kendi imkanlarınızla yapmanız, takip etmeniz mümkün değil. En azından Afganistan özelinde bu çok zor. Bazı STK’lar Suriye’ye götürüyor bu da benzer bir örnek ama kuralları o kadar yazılı çizili değil. Ne yapıyor kendi kamplarına götürüyor. Çoğu zaman iliştirilmiş çalışma tercih edilen bir durum değil. Tabi ki kendi imkanlarımızla gitme şansımız varsa.

 

2016’da Ankara’da yaşanan bombalamanın ardından yakınlarının cenazelerini almak için Adli Tıp önünde bekleyen yakınları gözyaşı döktü. Ümit Bektaş / Reuters

ÖLÜ İNSANLARIN FOTOĞRAFLARI AYRI BİR DiKKAT GEREKTİRİYOR
Peki gazeteci olarak tarafsız mıdır? Gazeteci tarafsız değildir. Herkes taraftır. İnsan nerede çalışırsa çalışsın belli dünya görüşünü bir yere bırakamıyor. Dünya görüşünden kastım politik olmak değil. Siyasi tercihlerinizden sıyrılıp işinizi yapmak o kadar da zor bir iş değil zaten. Ama bir savaşı takip ediyorsunuz. Siz bir taraftasınız ve çektiğiniz fotoğraflar oranın durumunu yansıtıyor. Aynı kurumda diğer arkadaşınız karşı tarafta deklanşöre basıyor. Br denge buluyorsunuz. Orada milliyetinizden, etnik kimliğinizden, dini görüşünüzden sıyrılıp olan biteni duygu ve düşüncelerinizi katmadan vermelisiniz.

Bir de şiddet içeren fotoğrafları çekmek ve yayınlamak sorunu var.  Çok fazla şiddet, kan içeren bir fotoğrafı doğrudan çekmek yerine kanlı bir ayakkabıya, dehşete düşmüş bir insana odaklanmak da yeterince etkiliyken doğrudan açık şiddeti vermeye gerek yok. Parçalanmış bir beden, ölü bir kurban zaten genellikle yayınlanmıyor.

KORKU SİZİ DİRİ TUTAR AMA
Çatışma bölgelerinde çok çalıştınız? Burada korku yaşamıyor musunuz? Öncelikle bu tür bölgelere siz isterseniz gidiyorsunuz. Gitmek istemeyen kimseyi göndermiyorlar. Gönüllüyüz yani. Çatışma bölgelerine gitmek baştan riskli. Afganistan’da 35 gün kaldım. Bir keresinde konvoyda 7 numaralı aracı vurdular ben 5 numaralı araçtaydım. Tamamen şans. Aynı tip 12 araçlık bir konvoy. Roket attılar, 30 metre uzağıma düştü. Ama gazeteci olarak orada olma isteği sanıyorum sizi motive eden bişey. Haberin göbeğinde olmak. Deneyim kazanıyor, onunla tecrübe ediyorsunuz. Korku bir yere kadar seni diri tutuyor. Ama bir yerden sonra elin ayağın dolaşırsa kendin ve etrafın için tehdit oluşturursun. O zamanda çıkmak gerekiyor. Tecrübelerimle söyleyeyim kendi kararlarını verdiğiniz bir alan. Mermi ateşi altında kalmak çok riskli değil örneğin. Ateş altında kendinizi koruma şansınız daha kolay çelik yeleğiniz miğferiniz var, yatar siper alırsınız. Ama bomba ve mayın çok tehlikeli hiçbir şekilde kendinizi sakınamadığınız durumlar bunlar. Ölen yaralanan arkadaşlarımızın büyük kısmı bomba veya mayın yüzünden bunları yaşadı.

Kız Kulesi, İstanbul. Ümit Bektaş / Reuters

FOTOĞRAFÇININ KENDİSİ ONAY
Nerede fotoğraf çekmezsiniz? Bir yere gittiniz, size “dur” diyen biri yok. Oradasınız, açıktasınız, gizli saklı iş yapmıyorsunuz. Sadece fotoğraf çekiyorsunuz. Herhangi bir tepki verilmemiş. Fotoğrafçının varlığına itiraz edilmemesi bir çeşit onay aslında. Sizi karşı taraf uzaklaştırmadıysa çekmenizi engellemeyerek rıza göstermiştir. Çektiğiniz fotoğraflar yayınlandığında kişiye zarar vermeyecekse yayınlanmasında da engel yok. Bu insanın kendisi ve ahlakı ile ilgili. Sizin orada olmanızın bir art niyeti yoksa bir sorunda teşkil ettiğini düşünmüyorum. Ama sokakta bir fotoğraf çekiyoruz “rica ediyorum beni çekme” diyorlar; çekmiyorum. Öte yandan bir eylemde ya da bir yürüyüşte en önde duruyor. Başında bandanası elinde dövizi. O da diyor “beni çekme”. Orada çekiyorum elbette. Yani orada bir kitlesel olay ve en öndesin, özgür iradenle gelmişsin, medyanın orada olacağı biliniyor. Bu durumda çekme demek doğru mu? Bana göre tartışılır.

ÖDÜLLÜ KARELERİN HİKAYELERİ

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Yılın Basın Fotoğrafları 2021, Yılın Pandemi Fotoğrafı Ümit Bektaş / Reuters

YILIN PANDEMİ FOTOĞRAFI İstanbul’da bir hastaneye Covid’le ilgili fotoğraflar çekmek için gitmiştim. Hastaları çekecektim. Ama bir baktım, bir hemşire, tanışınca adının Dilara Fahrioğlu olduğunu öğrendim, can hıraç çalışıyor. Gözlükleri buğulanmış. Rica ettim. Çok kısa durdu çünkü koşturuyordu. Yakındaki bi duvarın önünde bir-belki iki dakika durdu. Çok az çekebildim aslında. O sağlık çalışanı özelinde tüm sağlık çalışanlarının pandemi döneminde yaşadığı zorluklar, harcadıkları efor ve gösterdikleri özveri gözlüklerdeki buğulanma ve alındaki terle somutlaştı bence fotoğrafta. Sonra onun çok benzerleri çekildi hem fotoğraf hem video olarak, bu da fotoğrafın güçlü içeriğinin bir ispatı bence.

 

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Yılın Basın Fotoğrafları 2021, Yılın Haber Fotoğrafı, Ümit Bektaş / Reuters

YILIN HABER FOTOĞRAFI Karabağ’da görev yaptığım sırada Ermenistan Gence’yi ikinci kez vurduğunda birçok sivil hayatını kaybetti. Gence’de bu saldırılarda ölenlerin cenazelerini izlemek için bir grup gazeteci arkadaşımla mezarlığa gitmiştik. Bu cenazelerden biri bir bebeğindi. Ailesinden çok sayıda kişi de yaşamını yitirmiş, sırayla gömülüyordu. Ölen bir bebek babasının kucağında kefeni ile taşındı. Acı bir manzara ama burada yaşananları aktarmak açısından çok önemli buluyordum, o yüzden fotoğrafı çektim.

 

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Yılın Basın Fotoğrafları 2021, Yılın Günlük Yaşam Fotoğrafı Ümit Bektaş / Reuters

YILIN GÜNLÜK YAŞAM FOTOĞRAFI Fotoğrafçı refleksi ile çekildi. Yolda giderken gördüğüm bir andı. Reuters’ta bu kare de yılın fotoğrafları arasında yer aldı. Kazları pazara götüren adam. Otomobile sığmayacağını düşünmüş olmalı ki hayvanları arabanın tavanına ve bagaja bağlamış.  Bir an gördüm ve şoförümden araçla paralele gitmesini rica edip birkaç kare çektim.

 

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Yılın Basın Fotoğrafları 2021, Jüri Özel Ödülü Ümit Bektaş / Reuters

JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ Şaşırtıcı bir bilgi vereyim. Bu fotoğraf hemşire fotoğrafımdan çok yayınladı dünyada. Reuters’ın yılın fotoğrafları arasında yer aldı. COVID-19 dünyada sadece insanların hayatını değil ekonomiyi de derinden etkiledi. Cruise gemilerinin sökülmesi pandeminin neden olduğu ticari yıkımı ortaya koyuyordu. Bu gemilerle turizm bitince nispeten yaşlı olanları birkaç yıl sonra elden çıkarılarak hurdacılara satıldı. Ben de İzmir Aliağa’da bu söküm işlemini görüntüleme şansı yakaladım. Dronla çektiğim bir fotoğraftır.