“Spor Toto Yılın basın fotoğrafları yarışması 2019” jürisinde dünyanın en önemli fotoğrafçıları arasında gösterilen Manoocher Deghati de yer aldı. Dünyanın gittiği her yerinde, kelimenin tam anlamıyla, olayların ortasında kalan Deghati, İran Devrimi, Mısır Devrimi, ABD’nin Panama’yı işgali, Arafat’ın Gazze’ye dönüşü gibi pek çok tarihi olaylara tanıklık etmiş bir fotoğraf- çı.. İran asıllı Fransız fotoğraf ustasıyla, onu dünyaya tanıtan savaş fotoğraflarını, İran Devrimini, fotoğrafın ve foto muhabirliğinin geleceğini konuştuk.

Neredeyse 40 yıldır dünyanın birçok bölgesinde çatışmaları çekiyorsunuz. Foto muhabiri olarak sizin için en zorlayıcı yer neresi?

Dünyadaki 40 yıllık foto muhabirliği kariyerim boyunca bir- çok zor durumla karşılaştım. Savaş ve çatışma durumlarının tehlikeleri dışında, gazetecilerin, acımasızlıklarını belgelemelerini engellemeye çalışan totaliter rejimler de tehlikeli. İran da bunların başında geliyor. Tutuklandım, dövüldüm, kame- ralarım kırıldı, filmlerim yok edildi. Ayetullah Humeyni devrim sırasında, konuşma özgürlüğü, din özgürlüğü, siyasi partiler, ekonomik büyüme, ücretsiz sosyal hizmetler ve kadınlar için eşitlik sözü verdi. Ancak rejimini oluşturduğu anda, bütün vaatlerini iptal etti ve eskisinden daha sert ve daha baskıcı bir rejim kurdu, kadınları halkın dışına çıkmaya zorladı, başörtüsü takmalarını,

hapsedilmelerini, işkenceye uğramalarına ve binlerce kişiyi de uygulamalarını yerine getirmeye zorunlu kıldı. Kısıtlayıcı kökten- dinci Şii yasalarını tüm topluma dayatıyorlardı. İran’da kaldığım son iki yıl boyunca, 1985 yılına kadar, fotoğraf çekmem yasaklandı, basın akreditasyonum elimden alındı. Rejimin kara liste- sinde olduğumu duyduğumda, hayatımı kurtarmak için ülkeyi terk etmek zorunda kaldım ve Fransa’ya gittim. O zamandan beri kendi ülkeme dönemedim.

40 yıllık Şii din adamlarının İslami egemenliğin ardından, İran, dünyadaki siyasi ve ekonomik açıdan en yalıtılmış ülkelerden biri haline geldi. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen, nüfusunun% 50’si, yanlış yönetim, yolsuzluk, kaynakların israf edilmesi ve Irak, Suriye, Lübnan ve diğer ülkelerdeki savaşlara katılım nedeniyle yoksulluk sınırında yaşıyor.

“FOTOĞRAFLARIMA EL KONULDU, YOK EDİLDİ”

En çok tanınan fotoğraflarınız, kendi ülkenizde dev- rim sırasında çektikleriniz. Siz devrim sırasında dün- yanın İran’daki gözüydünüz. Kaçırdığınız veya o gün- lerde çekemediğiniz resimlerden pişmanlık duyuyor musunuz?

Fotoğraflarımı elimden geldiğince gizleyebildim, ancak birkaç kez İslamcı rejimin takipçileri kameralarıma ve filmlerime el koydu ya da yok etti. Bazı fotoğraflarım bu yüzden maalesef geri dönülemez bi- çimde yok oldu.

Kariyerinize baktığımızda, gittiğiniz her yerde bir olay olduğunu görüyoruz. “şanslı foto muhabiri” tabiri sizi de kapsıyor sanırım. Lütfen bu büyük olayları okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?

Birincisi, İran’daki çalışmalarımı İtalya’da bitirdiğimde ve İran’a dön- düğümde başlayan devrimdi. Sonra Orta Amerika’ya taşındım ve Panama’da iken ABD askerleri ülkeyi işgal etti. Filistin-İsrail çatışmasını çekmek için Orta Doğu’ya taşındım ve oradayken Arafat 27 yıl süren sürgünden sonra Gazze’ye geri döndü, Yitzhak Rabin, aşırı Yahudilik yanlısı birisi tarafından öldürüldü, barış sürecine son verdi. En son Associated Press adına Orta Doğu Fotoğraf Editörü olarak görev yaptım. Yeni sorumluluklarıma başlamak için 23 Ocak 2011’de Mısır’a geldim ve 36 saat sonra Mısır devrimi başladı. Libya’da Kaddafi’nin düşmesi, Suriye’deki iç savaş ve Yemen’deki çatışmalar da Mısır’a gel- dikten sonra oldu.

Ramallah’da 2 defa yaralandım aslında. Bir keresinde İsrailli bir keskin nişancı tarafından vuruldum ve Paris’teki askeri has- tanede iyileşmek için 18 ay kaldım. Diğeri, Fransa Başbakanı Lionel Jospin’in makam aracı bacağımın üzerinden geçti. Filistin-İsrail çatışmasını gözlemlemek ve belgelendirmek benim için yürek yakıcı bir süreçti. En kötü hatıralarım, Yahudi yer- leşimcilerin Filistinliler’e ait çiftlikleri işgal edip, bazıları eski çağlarda savaş suçu olarak kabul edilen yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını kesmesiydi.

“ÇOĞU GENÇ ÖĞRENCİ, ŞIMARIK VE ÇABA HARCAMIYOR”

Foto muhabirliğinin altın çağı döneminde çalıştınız. Şimdi, gazete veya dergilerde çalışan fotoğrafçılar ve foto muhabirleri çok zor bir dönemde olduğumuzu söylüyor. Sizce foto muhabirliği ölüyor mu ?

Şu anda bilgi ve iletişim dünyasında bir devrim yaşadığımızı düşünüyorum. Geçmişte olayları çeken sadece birkaç fotoğrafçıydık ama artık herkes cep telefonları ile dünyanın her yerindeki olayları yakalayıp belgeleyebiliyor. Benim için bunlar, başlangıç- taki tüm devrimler gibi, kafa karıştırıcı zamanlar. Ancak sonunda değişen bir çalışma ortamıyla başa çıkmanın yolunu bulacağımıza inanıyorum.

Genç foto muhabiri adaylarını eğitiyorsunuz. Genç yetiştirmek kolay mı? Gençleri, kendi gençlik döneminizle karşılaştırdığınıza onları nasıl buluyorsunuz ?

Doğru, genç fotoğrafçıları eğitiyorum ve tüm dünyada bunu yapmaya devam ediyorum. Dürüst olmak gerekirse, çoğu genç öğrenci, şımarık ve çaba harcamıyor. Fakat bunların arasında azınlıkta olan bir bölüm gerçekten çok çalışıyor ve uluslararası ödüller de kazanıyorlar. Amacımız zaten bu gençleri kazanabilmek. Kendi dönemimle kıyasladığımda bugünkü olanakların bizim gençlik dönemimize göre olağanüstü fazla. Genç foto muhabirlerinin bunları çok iyi değerlendirmesi gerekiyor.

“DİJİTALLE HER ŞEY KOLAYLAŞTI”

Ne zaman analog makineyi bırakıp dijitale geç- tiniz ? Analogdan dijitale geçmek sizin için kolay mı? Karşılaştığınız zorluklar neler?

Dijital fotoğrafçılığın öncülerinden biriydim, çünkü fotoğrafçı- lığın da teknoloji ile ilgili olduğuna inanıyorum. Dijital fotoğrafçılık çalışmamı kolaylaştırdı. Daha önce, karanlık oda, filmler, geliştiriciler, fotoğraf makinesi ve diğer ekipmanlarla 100 kilogramdan fazla malzeme ile seyahat ediyordum. Şimdi sadece birkaç kameraya, birkaç lense ihtiyacım var, bu da beni oldukça hafifletiyor. Dolayısıyla hiçbir zorlukla karşılaşmadım. Her şey dijitalle benim için daha kolay oldu.

Dijital dönemden sonra her şey çok hızlı değişi- yor. Artık medya da kabuk değiştirdi, sosyal med- ya hakimliğini kurdu. Kendinizi sosyal medyaya uyarladınız mı?

Evet, Facebook, Instagram hesaplarım var (@manoocherphoto). İletişim kurmama yardımcı olabileceğine inandığım diğer ortamları da kullanıyorum. Çünkü, nihayetinde misyonumuz toplumu fotoğraflarımızla aydınlatmak.