Milliyet Gazetesi Foto Muhabiri Ercan Arslan, Koronavirüs COVİD 19 salgınının tüm dünyayı sardığı günlerde, tüm riskleri göğüsleyip haber peşinde koşan İstanul’daki bazı meslektaşlarını belgeledi.

Ercan Arslan, fotoğraflarının hikayesini şöyle anlattı:

Zamanın görsel tanıkları, tarihi fotoğraf makinası ile yazma gayretinde olan foto muhabirleri dünyayı sarsan “Korona” salgını nedeniyle en hassas en kritik noktalarda kendi sağlıklarını riske ederek görev yapıyorlar. Onların bu salgın süresince yaşananları fotoğraflayarak, başka insanlara göstermek, anlatmak gibi görevleri ve sorumlulukları var elbette. Belki de bu salgın sürecinde çoğu insan, Foto muhabirlerinin objektifinden Sağlık çalışanlarının benzersiz mücadelesini hastane koridorlarında gördü, takdir etti ve alkışladı. Foto muhabirlerinin ustası; Ara Güler, Foto muhabiri ile fotoğrafçı arasındaki ayrımı şöyle açıklar, “Bir olay olduğunda foto muhabiri olay yerine koşar, Fotoğrafçı oradan uzaklaşır.”  Evet salgın dolayısıyla insanlar evlerinde izole olurken, Foto muhabirlerinin sokakta olmak gibi bir görevleri var.

Bir foto muhabiri olarak dünyanın en güzel şehri İstanbul’da sokakta olmayı büyük bir şans ve ayrıcalık sayarım, Korona günleri dahil. Her gün milyonlarca insanın geçtiği sokakların salgın dolayısıyla bir anda sessizliğe bürünmesine fotoğraflarla tanıklık etmeyi sorumluluğum olarak gördüm. Bu şehri romanlara, sinema filmlerine sığdırmak mümkün değilken fotoğraflarla anlatmakta imkansızdı elbette üstelik bu İstanbul’a haksızlıkta olurdu. Küçük bir katkının yanı sıra bu anları yorgun İstanbul’da sokakta yaşamak eşsizdi.

Bir foto muhabiri olarak, İstanbul’da martıların sesini, kanat çırpışlarını hiç bu kadar net duymamıştım. Denizin sesini, kokusunu bu kadar içime çekmemiştim. Yunusların boğazın serin sularını oyun alanına çevirdiğini de görmemiştim. Köpeklere, kedilere hiç bu kadar yakın olmamıştım.  Hatta “Kara Bela” adını taktığım beni koruma görevini üstlenen köpeğim bile oldu. Çoğu caddenin ucunu daha önce hiç bu kadar net görmemiştim. Çoğu tarihi yapıya bu kadar uzun uzun bakmamıştım İstanbul’da. Çok şanslı olduğumu düşündüm. Galiba ömrümün sonuna kadar İstanbul’un coşkulu, sürprizlere açık, canlı koşuşturmalı hayatının yanında, aklıma ve fotoğraflara kazıdığım bu görüntülerle birlikte İstanbul’u yaşayacağım.

Proje hakkında…

Gelecekte arkeolojik kazı alanına döneceğini düşündüğüm fotoğrafların sahibi Foto muhabirlerinin korana sürecindeki koşturmalarını alkışlamak ve gayretlerinin altını çizmek istedim. Bana göre İstanbul’un kalbinin attığı yer olan Galata köprüsünü merkez alarak foto muhabirlerinin maskeli maskesiz fotoğraflarını çektim. Galata Köprüsünde yakalayamadığım diğer kahramanları bir sonraki seride yakalamayı planlıyorum.