İç savaş Sudan’da çok büyük bir insani krize yol açtı,  iki milyon kişi komşu ülkelere sığındı, ülke içerisinde de yine iki milyon kişi evlerini terk ederek kamplarda yaşam savaşı vermek zorunda kaldı. Geceyi geçirdiğimiz Kosti kampında futbol oynayan çocukların sesleri ile uyandım. Çocukların en büyük hayalinin bir gün Türk  futbolseverlerinde yakından tanıdığı Demba Ba, Fani Madida veya Daniel Amokachi gibi olma hayallerinin olduğuna karar verdim.

Sudan’da halkın ekmek zamları ve pahalılığı protesto gösterilerinin ardından, ordu sivillerin yanında yer alınca, 30 yıllık Ömer el-Beşir iktidarı 11 Nisan 2019’da sona erdi.

BARIŞA SUSAMIŞ ÜLKE…

Gazeteci olarak 2 defa bulunduğum Sudan, “Barışa Susamış Bir Ülke”… Sudan’da yaşam normale dönmeye başladığında mutlaka batı destekli bir müdahale yaşanmış. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin kaderi gibi. İstanbul’dan yaklaşık 4 saat süren bir uçuşla Hartum Havalimanına indik. Havalimanından çıktığımız andan itibaren yol boyunca parçalanmış toplarla futbol oynayan çocuklar dikkatimi çekiyor. Boş arazide kamyon lastiklerinden kaleler yaparak futbol sahasına çevirmişler. Rehberimizden rica ediyorum futbol oynayan gençlerden birkaç kare fotoğraf alıyorum…

İLHAM KAYNAĞI NİL NEHRİ…

Rehberimizin molada anlattığına göre, Afrika’nın en büyük ülkesinden biri olan Sudan’ın Başkenti Hartum, Nil Nehri kıyısındaki Bahri (Kuzey Hartum) ve Omdurman ile üç bitişik şehirden oluşuyor. Osmanlı dönemi şairlerine ilham kaynağı olan Nil nehri, bugün bile şairlere ilham kaynağı olacak kadar güzel…  Yol boyunca yer alan birçok caminin, yanı sıra kentte Rum Ortodoks ve Maruni kiliselerinin yanında Katolik, Anglikan ve Kıptî katedrallerinin de olduğunu öğreniyorum.

KUM FIRTINASI…

Otelimize vardığımda yorgunluktan kendimi yatağa kıyafetlerimi bile çıkarmadan atıyorum. Sabah uyandığımda camdan dışarı baktığımda uzaklardan Hartum’a doğru gelen bir kum fırtınası ile hayrete düşüyorum. Fotoğraf çekmek için sokağa çıkıyorum. Fırtına artık kentin üzerinde ve görüş mesafesi 10-15 metreye kadar düşüyor. Çantamda taşıdığım maskeyi takarak güçlükle nefese alıyorum. Artık fırtınanın getirdiği çöl kumları fotoğraf makinemin objektifini kapatmaya başladı. Yüzüm ve saçım kum doldu ve daha fazla mücadele etmekten vazgeçip bir taksiye atlayarak güçlükle otelime dönüyorum…

SUDANLILARIN İSTANBUL İLGİSİ…

Kaldığım otel  kent merkezinde ve çalışanları güler yüzlü. Türk gazeteci olduğumu söyleyince ilgi ve alaka artıyor. Gün boyunca kum fırtınası yüzünden otelden çıkamayınca onların Türkiye hakkındaki sorularının muhatabı oluyorum. Özellikle de İstanbul’a olan ilgileri beni şaşırtıyor. İçlerinden birkaç defa İstanbul’a gidip gelenlerin anlattıkları da İstanbul’a ilgilerini artırmış… İkinci  gün Sudan’lı gazeteci arkadaşım Ayodele (İsminin anlamı evimize neşe geldi) ile Hartum’u keşfe çıktık. Başkent Hartum’daki sokakların genelde toprak olduğunu ve sadece iki büyük caddenin asfalt ile kaplı olduğunu öğrenince şaşkınlığımı gizleyemiyorum.

OSMANLI MİMARİSİ CAMİLER…

Hartum’da Eski Camii ve Osmanlı mimarisi örneği olan Camii Kebir’i mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Nil Nehri üzerine kurulmuş olan köprülerdeki dikkat çekici bir nokta ise İngiliz sömürgesi olan Hindistan’dan getirtilmiş olmaları. Başkentte bulunan Sudan Ulusal Müzesi’nde Nil Vadisi’nin çevresi ve Nubya Çölü etrafındaki kazılardan çıkarılan parçalar sergileniyor. Nubya’nın cevherlerinden Faras Katedrali’nden kalma duvar resimleri aynı zamanda bu eserler arasından en önemlisi olduğu söyleniyor. Orijinaline uygun olarak kurulmuş olan tapınaklar ilgi çekici olup Firavun III.Tutmosis ve Antik Mısır tarihinin ilk kadın naibi olan Hatşepsut tarafından yaptırıldığına rivayet ediliyor.

İÇ SAVAŞ, AÇLIK VE SEFALET

Sudan’da başlayan iç savaşdan, barış sağlanıncaya kadar  geçen sürede yanmış ve patlamış araçların kalıntıları… Güney Sudan’ın başkenti Bentiu’da bulunan mülteci kamplarının etrafında bu manzaraları görmek hiç de zor değil. Ülkede hükümet güçleriyle muhalifler arasında 2013’te başlayan çatışmalar ben Sudan’a gittiğimde yeniden alevlenmiş ve çarpışmalar gün boyunca farklı noktalarda yaşanmaya başlamıştı. İç savaş Sudan’da çok büyük bir insani krize yol açmıştı.

2 milyon kişi komşu ülkelere sığınmış ve ülke içerisinde de yine iki milyon kişi evlerini terk etmiş, evlerini terk eden binlerce mülteci kamplarda yaşam savaşı veriyor. Gazeteci olarak mutlaka bu kampları görüntülemeliydim.  Güney Sudan’daki 120 bin kişinin kaldığı en büyük mülteci kampı başkent Bentui’de bulunuyordu. Sivillerin güvende olduğu bu kamp alanı, Türk Kızılay’ı Birleşmiş Milletler ve UNICEF gibi sivil toplum örgütlerinin himayesi altındaydı. Sudan’ın farklı bölgelerinde yaşanan İnsani kriz giderek artmış, çekilmez bir hal almıştı. Bazı bölgelere biz gazetecilerin ve insani yardım örgütlerinin girişine izin verilmiyordu.

SUDAN’DA GAZETECİ OLMAK…

Sudan’lı meslektaşlarım 2013’te 100 sivil toplum örgütü çalışanının yaşanan çatışmalar nedeniyle hayatını kaybettiğini anlatınca biraz korkmaya başladım. Birkaç gün sonra Türk Kızılay’ı ekibiyle Hartum’da buluşup bölgede bulunan mülteci kamplarını ziyaret ettik. Sudanlı meslektaşlarımın ülkelerinde verdiği mücadele aklıma geldi ve biraz cesaretlendim. Güney Sudan’da yaşanan çatışmalar sebebiyle her gün yüzlerce çocuğun okulu bırakmak zorunda kaldığını anlatmıştı Sudanlı Gazeteci Fatıma, şimdi ben bu sayının daha fazla olduğunu duyunca üzüldüm. Ülkede devam eden savaş hali sebebiyle gıda sıkıntısı da had safhaya ulaşmıştı. Her gün açlıktan ölen insanların hikayelerini dinliyorduk  Birleşmiş Milletler ve UNICEF görevlilerinden…

MÜLTECİ KAMPI…

Türk Kızılayı’nın yurtdışı operasyonlarına katılan yardım ekibiyle buluştuğumuzda kafamda onlarca soru vardı. Kampa nasıl gidecektik, ulaşım güvenli miydi? Sabahın ilk ışıkları ile Hartum’dan mülteci kamplarına doğru yola çıktığımda güneş yeni doğuyordu. Çöl inanılmaz güzeldi. İlk kampa yaklaşık 4 saatlik bir yolculuk sonrasında sorunsuz ulaşmıştık. Kampta bizi 7 aydır UNICEF’te gönüllü olarak çalışan İtalyan Doktor, Beatrice karşıladı. Beatrice, ülkesinde sahip olduğu lüks yaşamı ve konforu bırakarak buraya gönüllü gelmişti. Güney Sudan’da altı milyon insanın çatışmalar sebebiyle gıda sıkıntısı yaşadığını anlatan Beatrice, bu durumdan ilk etkilenenlerin yetersiz beslenen çocuklar olduğunu anlattı. Derme çatma çadır ve barakalardan oluşan kampta yaşayan insanları çevremizde toplanmaya başlamışlardı. Türk Kızılay ekibi yardım çalışması ile kamp sakinleri hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Türk Kızılay’ının üç kıtada yaşayan yardıma muhtaç insanlara ulaşmak için başlattığı seferberlik kapsamında geldiğimiz mülteci kampındaki manzara çok kötüydü. Çocuklar ve kadınlar sağlıksız bir ortamda yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlardı. Kamplarda yapılan ilk tespitlere göre 3 farklı kampta yaşayan 7 bin aileye kurban eti yardımı yapıldı.

SEFALET İÇİNDEKİ ÇOCUKLARIN FUTBUL TUTKUSU

Havalimanından otele giderken Hartum’da ilgimi çekmişti, Sudanlı çocukların futbol tutkusu. Geceyi geçirdiğimiz Kosti kampında futbol oynayan çocukların sesleri ile uyanınca ülkenin her noktasında yaşayan çocukların en büyük hayalinin bir gün Türk  futbolseverlerinde yakından tanıdığı Demba Ba, Fani Madida veya Daniel Amokachi gibi olmak olduğuna karar verdim. Boyalı saçları ve ilginç kıyafetleri ile kampın içinde toz, çamur demeden kızlı erkekli futbol oynayan çocukları fotoğraflamaya başladım. Beni fark edince yanıma geldiler ve kendi dillerinden meraklarını gidermeye çalışıyorlardı. Onlarla, gençlerin yeni modası olan “Selfi” yaptım. Bana şaşkın şakın bakıyorlardı. Türk Kızılay’ı kampın meydanında toplanan mültecilere kurban yardımlarının dağıtımına başlamıştı.  Fotoğraf ve kamera ekipmanlarımı aracımıza koyduktan sonra Türk Kızılay’ı yeleğini giydim ve yardım gönüllüsü olarak ekibe yardım etmeye başladım. O an yaşadığım huzur ise anlatılmazdı…

Kenan Gürbüz/Sabah/Reuters