Savaş Onur ŞEN

O FOTOĞRAFIN ÖYKÜSÜ

Yıllardır sokak köpeklerini beslerim. Önceleri sayıları sınırlıydı ancak bir gün onları beslemeye giderken yanıma fotoğraf makinemi almam her şeyi kökten değiştirdi. Onlarla olan ilişkim giderek daha derin bir hal almaya, sayıları ise günden güne çoğalmaya başladı. Kendimi fotoğrafçı olarak tanımlardım ancak hayatımın bu denli içinde olan sokak hayvanlarını fotoğraflamak o güne kadar aklıma gelmemişti. Köpeklerle olan ilişkimin içinde kendimi fotoğrafçı olarak yapılandırmam, hem bu ilişkiyi derinleştirerek bambaşka bir boyuta getirdi hem de bir fotoğrafçı olarak beni besledi. Bir gün onları beslerken, aslında bir fotoğrafçı olarak nasıl bir çalışma yönteminin beni mutlu ettiğini anladım. Van Depremi’ni takip eden zaman diliminde de benzer bir şekilde çalışmıştım. Arabamın içi yardım malzemesi dolu oluyor ve elimden geldiğince köy köy, sokak sokak gezerek ihtiyaç sahiplerini tespit ediyor ve diğer taraftan da fotoğraf çekiyordum. Fotoğraf çekip dönüp gitmek ya da sadece fotoğraf çekerek konu hakkında söz söylemek beni ruhen tatmin etmiyordu. O yüzden deprem sonrası yaptığım çalışmayı çok ayrı bir yere koyarım ve köpeklerim de yine o çalışmayla aynı derinliktedir benim için. Şu an sokak köpeklerini aynı şekilde çalışıyorum, özellikle şehirde üç ayrı noktada sokak köpeklerini besliyor, onlarla ilgileniyor ve zaman geçiriyorum. Kısacası oraya beslemek için gidiyor ve aynı zamanda onları fotoğraflıyorum. Onlarla ilgilenmenin çok farklı boyutlarda zorlukları olduğunu biliyorum. Hem ekolojik hem de toplumsal olarak ülkemizin en önemli sorunlarından birinin sokak hayvanları ile ilgili olduğunu ve bu sorunun toplumun en hassas damarlarından biri olduğunu düşünüyorum. Ancak bu sorun, sokak hayvanlarının varlığı sorunu değil, onların refahı, sağlık, barınma ve beslenme sorunudur benim açımdan. En başta, onların varlığını problem edenlerin bu sorunu çözmekte en uzak insanlar olduğunu söylemeliyim. Yalnızca karınlarını doyurmanın bu sorunu çözmekte güdük kaldığını, fotoğraf makinem oyuna girdikten sonra anladım. Ardından fotoğraflarımla sokak hayvanlarını hem görünür kılmaya, hem onların sesini duyurmaya hem de sorunlarını konuşulur düzeye getirmeyi amaçladım. Türkiye Foto Muhabirliği Derneği’ne bu konuda ne kadar teşekkür etsem azdır. “Ucube” fotoğrafımı layık gördükleri, “2020 Yılın Basın Fotoğrafı Ödülü” ile bu sorunun konuşulur olabilmesine önemli bir katkı sağladıklarını düşünüyorum.

UCUBE İLE KARŞILAŞMA

Sıhke Gölü civarındaki köpeklerin yaşam koşullarının iyi olmadığını biliyordum ancak oraya ilk gittiğimde karşılaştıklarımın bende yaratacağı etkiyi tahmin edemezdim. Bir yaz günü, bir grup gönüllü ile birlikte o bölgedeki köpekleri beslemek için gittiğimde henüz arabanın kapısını açar açmaz suratıma tokat gibi çarpan koku neyle karşı karşıya olduğum konusunda ilk işareti vermişti. Burnumdan uzun süre gitmeyecek olan o koku, kanla ıslanmaktan yumuşamış, simsiyah olmuş ve kayganlaşmış toprak, uçuşan sinekler ve kimisi orada burada ölmüş kimisi ise atık hayvan parçalarıyla karnını doyurmaya çalışan köpek yavruları arasında fotoğraf çekmeye çalışırken James Natchwey’i, Don McCullin’i düşündüm. O büyük savaş fotoğrafçılarının fotoğrafladıkları katliamlar da muhtemelen ardında bu tip bir alan ve koku bırakıyordu. Kasaplar müşterileriyle sabahın erken saatlerinde bu bölgede buluşuyor, yanlarında getirdikleri hayvanları bu alanda kesiyor ve etlerini satıyorlardı. Öğleden sonra oraya ulaştığımda birkaç kasap ve kesilip asılmış bedenlere bakarak sırasını bekleyen az sayıda hayvan kalmıştı alanda. Oraya buraya atılmış hayvan parçaları arasındaki köpekleri fotoğrafladım ve fotoğraflarımın bu hayvanları görünür kılıp kılamayacağını düşündüm.

O günden sonra oradaki köpekler aklımdan hiç çıkmadı ve haftada en az bir gün onları beslemeye başladım.  Şu an haftada 3 ya da 4 günümü sokak köpeklerine ayırıyorum. Sonbahar geldiğinde gölün suyu çekilmişti. Arabamla göl yatağına inme şansım oldu. Yalnızca kıyıda değil iç kısımda da bir çok köpek vardı, oraya gidip ıslık çaldığımda ufak kıpırtılar başladı. Yemek verdiğimi gören bir kaç köpek hızlandı, sonra bütün grup bana doğru hareket etti. Yaklaşan grup 10-12 bireyden oluşuyordu. Her bir köpeğin, her bir grubun davranışı, yaklaşma şekli, koyduğu mesafe kendine özgüdür. Onların size yaklaşırken gösterdikleri tavrın özgünlüğü bile  daha fazla saygı görmeleri gerekliliğinin göstergesidir. Yemeklerini belli bir mesafeye koyup uzaklaşmıştım. Tedirgin ve gergindiler, mesafeyi koruyup yaklaşmadılar. Bitirdiklerinde tekrar yemek verdim onlara ve aradaki mesafeyi kapatmaya çalıştım ama olmadı. Grubun lideri olduğu anlaşılan siyah beyaz iri alfa erkeğin gerginliğinin biraz azaldığını görüyordum. Kuyruğunu ufacık sallıyordu ben yaklaşmaya çalıştıkça. Bana en uzakta duran iki köpekten biri “Ucube”ydi. Kendisinden büyük sarı bir köpekten hiç ayrılmıyor adeta ona sığınıyordu. Sarı köpek de Ucube’ye kol kanat geriyordu ve onun da sağ yanında bir cilt hastalığı vardı. Onlara yaklaşamadım bile. Onlar gibi tedirgin ve mesafeli köpekler gördükçe utançla birlikte öfke duyuyorum bu hale gelmelerine neden olanlara. Bunun yanında Ucube gibileri gördükçe utancım daha da artıyor. Onlarla karşılaştığımda tam olarak bu hissiyat içerisindeydim. Yaklaşmasalar da uzun süre kaldığın zaman seni en azından yadırgamamaya ve normal hayatlarına devam etmeye başlıyorlar. Uzunca bir süre onlarla birlikte kaldım. Bir kaç sefer daha yemek verdikten ve en az yiyenleri de doyurduktan sonra fotoğraf makinemi çıkardım. Yaklaşırlarsa onları sevme, yaklaşmazlarsa fotoğraflarını çekme zamanıydı artık. Ucube ve yanındaki sarı köpek çok güzel fotoğraflar verdiler o gün. Sonrasında o sürüyle tekrar karşılaşsam da Ucube’yle arkadaşını bir daha görmedim. O bölge sokak köpekleri açısından çok problemli bir bölge çok sayıda köpek, sağlıksız koşullarda yaşam savaşı veriyor. Ucube onlardan yalnızca bir tanesi. Sokak hayvanları ile ilgili problem çok ciddi toplumsal ve ekolojik boyutları olan bir problem. Ve bu problem bir kaç gönüllü hayvanseverin kişisel çabalarıyla çözemeyeceği kadar büyük. Ucube fotoğrafı umarım bu sorunun çözülmesinde bir katkı sahibi olur.

ÖDÜL BİRÇOK ANLAM İFADE EDER

“Ucube” fotoğrafımla 2020 Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’na “Çevre ve Doğa Kategorisi” nde başvurmuştum. Açıkçası kategoride bir ödüle layık görülebileceğini tahmin ediyordum ancak “Yılın Basın Fotoğrafı Ödülü” nü almak aklımın ucundan dahi geçmemişti. Öğrendikten sonra uzun süre bunun şaşkınlığını yaşadım. Fotoğrafımı bu büyük ödüle layık gören başta sayın Rıza Özel olmak üzere Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu’na ve 2020 Yılın Basın Fotoğrafı jüri üyelerine ayrı ayrı şükranlarımı sunarım.

Ödül birçok boyutta anlamlı oldu. Birincisi ödülü, bundan 20 yıl önce habere giderken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden arkadaşım Ogün Özdemir’in anısına adamak istiyorum. Yıllardır yapmak istediğim ancak anlamlı bir üretimle gerçekleştirmek istediğim bir şeydi ve ödül bu açıdan tam da yerini bulmuş oldu. İkincisi, ödülün ekonomik boyutuyla ilgili. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kampüs’ü içerisinde gönüllü akademisyen ve öğrenci arkadaşlarımla birlikte 120 civarında sokak köpeğini besliyor aynı zamanda onların sağlık ve barınma sorunlarını da çözmeye çalışıyoruz. Özellikle bu ekipteki öğrenci arkadaşlarımın fedakar çabaları çok büyük saygıyı hak ediyor. Örneğin geçtiğimiz kış çok sert ve çetin geçmesine rağmen öğrenci arkadaşlarım -10, -15 derecelerde soğuğa aldırış etmeden bisiklet üzerinde köpeklerimizi beslediler. Ödülün maddi getirisini, öğrenci kardeşlerimin işlerini kolaylaştıracak ve mama taşıyabilecek bir elektrikli bisiklet almak için kullanacağımı kendilerine bildirdim. Bu bisiklet hem öğrencilerimizin hem de köpeklerimizin hayatını kolaylaştıracaktır. Ödülle ilgili üçüncü boyut ise belgesel fotoğrafın ve foto muhabirliğinin işlevi ile ilgili. Aslında bundan yukarıda bahsettim. Bu ödül sayesinde fotoğrafım ve fotoğrafım sayesinde de sokak hayvanlarının yaşam koşulları görünür hale gelirse kullandığım fotoğraf dilinin başarıya ulaştığını söyleyebilirim. Bu noktada sokak köpekleri ile ilgili fotoğraf çalışmamın önümüzdeki yıllarda da devam etmesini planladığımı belirtmeliyim.

 

Savaş Onur Şen Kimdir? 1978 yılında Eskişehir’de doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini sürdürdüğü sırada, 1999-2000 yılları arasında, Star Gazetesi Ankara Bürosu’nda foto muhabiri olarak görev yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Fotoğraf Anasanat Dalı’nda yüksek lisans eğitimini, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı’nda ise doktorasını tamamladı. Halen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Eğitim Bölümü’nde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. Savaş Onur Şen akademik çalışmalarının yanı sıra belgesel fotoğraf ve foto muhabirliğine ilişkin üretimlerini sürdürmekte ve eserlerini Depo Photos çatısı altında paylaşmaktadır. Şen yaşadığı şehirdeki sokak hayvanlarının yaşam koşullarını iyileştirme, onların beslenme, barınma ve sağlık sorunlarına çözüm arama konusunda aktif olarak çaba sarf etmekte ve ekip arkadaşlarıyla birlikte hayvan refahına yönelik önemli katkılar sağlamaktadır. Bu doğrultuda fotoğraf çalışmalarını da hayvan hakları ve özelde sokak hayvanları konusuna yoğunlaştıran Şen, fotoğraflarıyla sokak hayvanlarını görünür kılmayı ve hayvan hakları konusunda atılması gereken adımlara dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.