BİR FOTOĞRAF DÜNYANIN HER YERİNDE YAYIMLANIYOR

39 yıl önce Ankara’da bir yerel gazetede meslek hayatına başlayan Foto Muhabiri Adem Altan, şimdi ise Ankara’dan dünya basını için deklanşöre basıyor.

Dünya’nın en eski haber ajanslarından Agence France Presse (AFP) de çalışan Altan, “Dış politika ve dünyayı ilgilendiren olayları takip ediyorum. Türkiye’de fark edilmeyen bir fotoğrafım dünyanın bir başka ülkesinde ya da aynı anda birçok ülkede yayımlanıyor veya bir dergiye kapak oluyor. Uluslararası bir ajansta çalışmak bambaşka bir keyif” diyor. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Sekreteri olan Âdem Altan ile meslek hayatını ve tecrübelerini konuştuk.

Röportaj: Günsu ÖZMEN

Meslekle tanışmanız nasıl başladı? Nerelerde çalıştınız?

Mesleğe 1982 yılında Ankara Flaş Gazetesi’nde başladım. Eskiden Ankara’da yerel gazeteler vardı, bunlar birer okul gibiydiler. Bugün tanınan birçok gazeteci de yerel gazetelerde çalışmış daha sonra da ulusal gazetelere geçmiştir. Bende öyle yaptım. Gazeteler o zaman Rüzgârlı sokaktaydı. Rüzgârlı sokak Ankara’nın Babıali’si idi. Rüzgârlı sokağın basın camiası için unutulmaz anıları vardır. Flaş Ankara’da 9 ay çalıştıktan sonra Nokta Dergisi’nde işe başladım. O zamanlar Nokta Dergisi, yazılamayanları yazan ve özel haberleriyle ses getiren bir dergiydi. İnsanlar, “bu hafta Nokta dergisi ne yazdı?” diye pazar gününü merakla beklerdi. Basında en güzel yıllarım 13 yıl çalıştığım Nokta Dergisi’nde geçti desem yanlış olmaz. Çünkü foto muhabiri olarak dergide çalışmak, gazete ve ajanslara göre çok farklı. Nokta’dan sonra 13 yıl Radikal’de, 3 yıl da Sözcü Gazetesi’nde çalıştım. Şu anda da yabancı bir ajans olan Agence France Presse (AFP)’de çalışıyorum. Günlük gazetelerde çalışırken yabancı ajanslarla da ilişkim vardı. AFP’de dahil Ankara’dan fotoğraf ihtiyacı olduğu zaman bu ajanslar benden fotoğraf alırdı. AFP’de serbest olarak çalışmaya başladıktan 4 yıl sonra kadroya geçtim.

Foto muhabiri açısından dergi, gazete ve ajansta çalışmanın farkları nedir?

Günlük koşuşturmanın aksine, haftalık bir yayında yani dergide çalışırken olaylara daha analitik ve detaylı bakabiliyorsunuz. Fotoğraflarınızla günlük tüketimin telaşı dışında daha titiz ilgilenebiliyorsunuz. Dergi yayınlarında fotoğrafa bakış daha farklı, daha pozitif. Kısacası benim için derginin yeri çok farklı. Gazete günlük tüketilen bir ürün, ertesi günü yok. Bitmeyen bir temposu var. Bu sizi daha atak ve daha dinç yapıyor. Kolay karar verip hızlı davranmak zorundasınız. Tabii gazetenin keyfi de başka. Kolay tüketim malzemesi olsa da bir gün önce çektiğiniz fotoğrafı ertesi gün gazetede görmek çok zevkli. Her yeni bir gün, yeni bir koşturmacadır. O yüzden gazetede çalışmak daha yorucu. Ajanslarda çalışmak da yorucu ama yabancı ajans olan AFP’de yerel, rutin işleri takip etmiyoruz. Burası uluslararası bir ajans. Dolayısıyla ağırlıklı olarak dış politika ve dünyayı ilgilendiren olayları takip ediyoruz. Ben de o tarz da fotoğraflar çekmek için çaba sarf ediyorum. Çektiğiniz bir fotoğraf dünyanın her yerinde, herhangi bir basın kuruluşunda yayınlanıyor. Türkiye’de fark edilmeyen bir fotoğrafım dünyanın bir başka ülkesinde ya da aynı anda birçok ülkede yayımlanıyor veya bir dergide kapak oluyor. Ajansta çalışmaksa bambaşka bir keyif.  Şansımdan belki de basında en güzel yerlerde çalıştım.

“GÖREV YAPARKEN DARP EDİLİYORUZ”

Sahada yaşadığınız en büyük zorluk neydi?

Sahada çalışmak her zaman zor olmuştur. Gazetecilik zor bir iş aslında. Ama son yıllarda özellikle foto muhabirleri ve kameramanlar için iyice zorlaştı. Gazeteciliğin itibarı yok olmaya başladığı için sahada çalışırken de zorluk çekiyoruz. Mesela, eylemlerde foto muhabirleri görevini doğru dürüst yapamıyor. Yani görevimizi düzgün yapmamıza izin verilmiyor. Görev yaparken çoğu kez darp ediliyoruz. Son olaylarda birçok meslektaşımız polisin sert müdahalesine, göstericilerin tacizine ve saldırısına maruz kaldı. Toplumsal olaylarda olayın içinde olduğumuz için genelde yaralanan gazetecilerin birçoğu foto muhabirleri oluyor.

Ekipman konusunda zorluk çekiyor musunuz?

Ekipman konusunda sıkıntı çekmiyorum diyebilirim. Ajans belli bir süre de eskiyen tüm ekipmanları gecikmeli de olsa yeniliyor. Ama ekipmanlar çok pahalı olduğu için foto muhabiri arkadaşlarımın birçoğunun bu sıkıntıyı çektiğini biliyorum.

“FOTOĞRAFI ÇEKERKEN ACIYI HİSSETMİYORUZ”

 Her türlü toplumsal olayları yakından takip edip fotoğraflıyorsunuz. Herkes can derdindeyken foto muhabiri durumu anlatan en iyi fotoğrafı çekmeye çalışıyor. Bu olaylar karşısında en yoğun hissettiğiniz duygu nedir?

 Foto muhabirleri fotoğraf çekerken pek bir şey hissetmez.  Foto muhabiri sadece o anı yakalamaya çalışır. Foto muhabirleri en iyi görüntü uğruna işine kendisini öyle kaptırıyor ki, çoğu kez olayın içine ne kadar yaklaştığının farkına bile varmıyor. Bu konsantrasyonla da ilgili. Çok acı olayları takip ediyoruz. O anları bile öyle yoğun tempoda atlatıyoruz ki, fotoğrafları çekerken acıyı hissetmiyoruz. O an hissetmediğimiz acıyı fotoğraflara bakarken yaşıyoruz. Olayları izlerken en yakında olma duygusu bizi kolay hedef haline getiriyor.

“FOTOĞRAFIN İSMİNİ SOSYAL MEDYA KULLANICILARI KOYDU”

 En çok ses getirdiğini düşündüğünüz fotoğrafınızdan bahseder misiniz?

 Foto muhabirini mutlu eden tek şey çektiği fotoğrafın gazetelerde yayımlanmasıdır. Çektiğim bir fotoğraf basında yer alıyorsa o beni çok mutlu eder. Bu diğer meslektaşlarım için de geçerli. Son yıllarda gazetelerden önce sosyal medya ya çıkmaya başladı. Çektiğin bir fotoğraf iyiyse sosyal medyada sıkça paylaşılıyor. Mesela, gezi olaylarında çekmiş olduğum “Direnişin Marjinal 5’lisi” fotoğrafım sosyal medyada gezi direnişinin en çok konuşulan ve paylaşılan fotoğraf oldu desem yanlış olmaz. “Direnişin Marjinal 5’lisi“ ismini de sosyal medya kullanıcıları koydu. O fotoğraf üzerine köşe yazıları yazıldı, karikatürlere konu, dergilere kapak oldu. Yüzlerce insan bu fotoğraf hakkında soysal medya da yazılar yazdı. Hemen hemen her gazetenin birinci veya iç sayfasında kullanıldı. Hala da konuşuluyor. Gezinin yıl dönümlerinde sosyal medyada ve basında tekrar tekrar yer alıyor. Bu da beni çok mutlu ediyor…