“AKŞAMLARI EVE MAKİNE GÖTÜRÜP TAMİR EDİYORDUM”

Türkiye’nin sayılı fotoğraf makinesi ustalarından Ali Değer, Nam-ı diğer “Ali Usta”. Ankara’da fotoğraf çekiyorsanız mutlak tanımanız gereken bir isim. Hem yeni makinelerin hem de eski eşyaların arasında bulduğunuz babadan kalan antikaların dilinden anlıyor.

Röportaj: Cengiz Oğuz GÜMRÜKCÜ

Anı dondurmak, yaşanılan anları saklamak, tarihe tanıklık etmek, Dünya’yı nasıl gördüğümüzü göstermenin en güzel yolu fotoğraf… Makinelerin de amatörleri, profesyonelleri ve babadan yadigar kıyıda köşede kalmış antikaları var. Hepsi narin ve bakıma ihtiyacı var. Dijital makinelerde en ufacık toz bile soruna neden oluyor. Ankara’da fotoğraf makinesi tamiri dendiğinde ise akla gelen ilk isim Ali Değer. Kullandığınız fotoğraf makinesi, lens veya flaşta yaşanacak arızalarda uğrayacağınız en önemli adres, Tripod Fotoğrafçılık mağazasının içinde kendine ait bir alanda mesleğini sürdüren “Ali Usta”. 42 yıllık mesleki deneyimini anlatan Ali Değer ile fotoğraf tutkusu, fotoğraf makinesi tamiri ve bakımının inceliklerini konuştuk.

KENDİ DÜKKANINI KAPATTI

Ali Değer’i tanıyabilir miyiz? Fotoğrafa merakınız nasıl başladı?

Fotoğrafla çok küçük yaşlarda evimizde gördüğüm bir karanlık oda sayesinde tanıştım. Burası babamın 1903-40’lı yıllarda amatör olarak kullandığı küçük bir karanlık odaydı. Orada cam negatifleri ve kimyasalları görmüştüm. İlkokula başladığım zaman babam bana bir fotoğraf makinesi aldı. Onunla anı fotoğrafları çekmeye başladım. Film pahalı olduğu için bir makara filmi bayram, düğün, doğum günü gibi bir kaç özel günde kullanarak bitirmeye çalışıyordum. Ortaokulda 135 mm bir makinem oldu. Ama yine çok film kullanamıyorduk. Konya’dan Ankara’ya geldiğim 1973-74 yıllarında Amerikan Kültür Derneği’nin fotoğraf kulübüne gittim. Fotoğraf makinası tamirat işine de elektronik teknisyeni olarak askeri bir fabrikada çalışırken başladım. 1980 yılıydı, bir arkadaşımın babası makine tamir ediyordu, ben de ona yardım etmeye başladım. Akşamları eve makine götürüp tamir ediyordum. 1990’da kendi dükkanımı açtım. Yaklaşık 12 yıldan bu yana Tripod Fotoğrafçılık’ta tamir ve teknik hizmeti vererek mesleğime devam ediyorum.

Foto muhabirliği ile tanışmanız nasıl oldu?

İlkokuldaydım, o dönemde Konya Beyşehir’e siyasi bir ziyaret oldu. Başbakan olabilir ama hatırlamıyorum. Genç bir grup foto muhabiri Rolleiflex makinelerle gelmişti. Bilirsiniz, üstten bakmalı ve bu yüzden aşağıda tutmak gereken bir makineydi. Ziyaretçimiz konuşma yapmak için kürsüye çıktığında foto muhabirleri makinelerini ters tutarak yukarı kaldırdılar.  Yukarı bakarak vizörü görebiliyorlardı bu şekilde ve açılarını düzgün olarak ayarlayabiliyorlardı. O hareket, görüş açısının değişiminde bir alternatif bakış olabileceğini göstermişti bana. Ben foto muhabirliğinin ne olduğunu, ne kadar zor olduğunu ilk olarak orada gördüm.

SİYAH BEYAZDAN RENKLİYE GEÇİŞ DÖNEMİNİ YAŞADIM

Yıllar geçtikçe makineler, basit mekanik sistemlerden her biri minik bir bilgisayara ve onlar için üretilmiş yazılımlara dönüştü. Tabii aynı şey sadece makineler için değil lensler için de geçerli…

Siyah beyaz film döneminden renkli filme geçiş dönemini yaşadım. Bu arada dia filmler de yaygın olarak kullanılmaya başladı. O diaları banyo ettirmek için yurt dışına gönderiyorduk, bir ay sonra yıkanıp geliyordu, çok zahmetli işlerdi. Sonrasında disk filmler, APS filmler çıktı, tutulmadı. Ama 135 mm formatı dünyanın her tarafında kullanılmaya devam etti. Dijital kayıt video ile başladı ve oradan gelen teknik gelişmeyle dijital makineler çıktı. İlk çıkan makineler çok düşük çözünürlükteydi. İlk çıktığı dönemle filmle çok mukayese edildi, hatta dijital teknolojinin çok başarılı olmayacağı düşünüldü. Ama teknoloji gelişerek çok üst seviyelerde dijital makineleri yapmayı başardı. Sistem bir yerden sonra yazılımlarla ilerlemeye başladı.

USTALIKTAN ÇOK BİLGİ GEREKİYOR

Bu değişim işinizi nasıl etkiledi?

Eski tip analog makineler mekanik olduğu için o sistemler üzerinde ustalık göstererek tamirat yapabiliyordunuz. Sonrasında elektro-mekanik makineler çıktı. Bu makinelerde de elektronik parçaların bazıları tamir edilebiliyordu. Şimdiki dijital makinelerde tamirat yapılmıyor. Yani parça onarılmıyor, yeni parça takılıyor. Arızalı grubun yerine yenisini koyuyorsunuz. Bu da aslında çok fazla ustalık gerekmediğini ama bilgi gerektiğini gösteriyor. Bazı parçaları piyasada bulabiliyoruz ama çok fazla makine çeşidi olduğu ve biz de servis olmadığımız için bütün makinelerin parçalarını bulma şansımız yok. Bu durumda bazı müşterileri servislere yönlendiriyoruz. Böyle bir değişim oldu.

MEKANİK SİSTEMLER DAHA DAYANIKLI

Dijital makineler mi yoksa analog makineler mi daha fazla arıza veriyor?

Bu kıyası yapmak biraz zor çünkü analog makinelerde, şimdi shutter dediğimiz çekim sayısı düşüktü. Çünkü filmler pahalıydı ve dikkatli kullanılıyordu. Bir günde 500 kare çekilmezdi. Mekanik sistemler daha dayanıklıdır tabii. Dijitalde otofokus devreye girdi mesela, ölçüm teknikleri hassaslaştı. Şu an aynasız sistemler var mesela. Dijital makinelerde çekim sayıları çok fazla arttı.

VİDEO ÇEKİMİ MAKİNEYİ YIPRATIR

İkinci el makine ve lens almak isteyenlere ne önerirsiniz? Nelere dikkat etmek gerekir?

İkinci el makineler şuan daha çok revaçta. Döviz fiyatlarından dolayı alım gücüyle ilgili sorunlar oluştu. Bu yüzden herkes elindeki makineye sahip çıkıyor. Bu da ikinci elde satışa çıkan makineyi azaltıyor. İkinci el dijital makine alırken dikkat edilecek çok konu var. Otomobillerdeki kilometre gibi DSLR’lerde çekim sayıları önemli. Çekim sayıları düşük olup da çok hırpalanmış makineler var. Öncelikle fiziki durumunu kontrol etmek gerekiyor. Objektiflerde bir çizik var mı, zoom iyi hareket ediyor mu? Bunları söktüğümüzde bayonetinde aşınmayı görebiliriz. Hem makine gövdesinde hem de objektifte aşınma varsa bu çok kullanılmış anlamına gelir. Dijital makineler video çekimlerini belirtmiyor. Aslında video çekimi makineyi yıpratan bir işlem. Uzun süreli video çektiğimiz zamanlarda sensör ısınmasından dolayı bazı kayıplar oluşuyor. Video özelliği ön plana çıkan makineler haricinde bizim makinelerimiz bu işe çok uygun değil. Çünkü uzun çekimler ölü piksellere neden oluyor.  Hafıza kartını düzgün okuyor mu, batarya ne durumda bakmak lazım. Bir amatörün makineyi eline aldığında bu testleri yapabilmesi pek mümkün değil. O yüzden bilen birine götürerek bu testleri istemesi gerekiyor. Ya da çok güvendiği bir yerden veya birinden alması lazım. Çekim sayıları çok yüksek olan bir profesyonelin makinesini almak biraz sıkıntılı tabii.

 

PROFESYONEL BİRİNİN YAPMASI LAZIM

Günümüzde dijital makinelerin en büyük sorunlarından biri de sensör temizliği. Bunun bir periyodu var mı? Sensörü nasıl daha temiz tutabiliriz?

Temizlik için bir periyod yok. Açık düz renkli bir zemin üzerinde en kısık diyaframda yapacağınız manuel bir çekimle, bunun sonucuna bilgisayar ekranında bakmak lazım. Tozlar siyah noktacıklar ya da şeritler halinde görünür. Bu sizi rahatsız edecek şekilde oluştuğu zaman temizliğinin yapılması lazım. Bunu da profesyonel birinin yapması lazım. Çünkü burada tek kullanımlık özel swapler kullanılıyor. Temizlik tamamlanana kadar kademeli olarak çekim yapıp kontrol etmek gerekiyor. Amatörün kolaylıkla yapabileceği bir iş değil ama el becerilerine güveniyorlarsa internette nasıl yapılacağı öğretiliyor. Fakat çok tavsiye etmem. Sensörün üzerindeki büyük partikülleri uzaklaştırmadan temizlik yapmaya kalkıştığınızda sensörü çiziyorsunuz. Objektifleri söküp takarken bayonet kısımlarının ve arka merceklerinin temiz olması gerekiyor, bunun için de bir havalı pompa ve fırça yeterli. Objektif söküp takma işi kapalı bir ortamda yapılmalı. Foto muhabirleri için pek mümkün değil ama yine de söylemekte fayda var. Rüzgar varsa sırtını dönmek ve çok hızlı değiştirmek lazım. Zoom lenslerin hareketli parçalarından toz girer. Pil ve hafıza kartı kapaklarından girebiliyor, onların da temiz tutulması önemli. Ve amacına uygun olmayan taşıma çantaları. Bu çantaların 3-6 ay gibi aralıklarla elektrik süpürgesiyle içinin vakumlanması gerekiyor. Makineyi önce ıslak bir bezle, sonra da kuru ve yumuşak bir bezle leke yapmadan silmekte de fayda var.