Ropörtaj : Tülay Canbolat

Yavuz Donat’la  Fotoğraf Üzerine…

“Fotoğraf söylenenin belgesidir”

Yazdıklarıyla özellikle de siyasi yazıları ile Türk Medyasının duayen isimlerinden SABAH Gazetesi’nin usta kalemi gazeteci/yazar Yavuz Donat ile mesleğe adadığı 55 yılı ve tecrübelerini konuştuk. Öğrencilik yıllarında stajyer olarak başladığı gazeteciliğe Türkiye’nin önemli yayın kuruluşlarında devam eden, yazdıkları ile gündem oluşturan Donat, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’ne (TFMD) samimi açıklamalarda bulundu.

 

TÜLAY CANBOLAT

Haberin önemli unsurlarından olan fotoğrafla başlarsak neler söylersiniz?

Fotoğraf çok şeydir; daha inandırıcı, güven vermek amacıyla, haberi süsler, okutur, belgedir fotoğraf. Bakmayı ve izlemeyi seven bir toplum olan bizler için inanın çok daha önemlidir.

Fotoğraf bir haberin, bilginin, iddianın belgesidir. “Halk darbeye dur dedi” demek tamam ancak yürüyen bir tankın üzerine çıkmış bir insanın fotoğrafı anlatılmak istenenin çok üstünde. Görüntüye çok önem veririm. Kendi yazılarımda çok fazla görüntü kullanırım çünkü söylediklerimin belgesidir fotoğraf. Tek kare fotoğrafın savaşlar başlattığını, çağlar açıp kapattığını akılda tutarsak fotoğraf hayati bir öneme sahip.

Yazılarında çok fazla görsel kullanan bir yazar olarak siz fotoğrafları nasıl çekiyorsunuz?

Bakın bu konuda çok hassasım, o görüntü inanın yazdıklarım kadar hatta bazen çok daha önemli.. Türkiye’nin en fazla gezen gazetecisiyim, bir yere giderken yanıma foto muhabiri almıyorum kendim çekerim. Karede kendim de olacaksam yoldan geçen birine çektiriyorum. Yeni teknolojilerden faydalanıyorum, cep telefonu işimi kolaylaştırdı.

FOTOĞRAF KIRMIZI ÇİZGİM

Buraya artı bir parantez açalım; fotoğraf yazılarımda kırmızı çizgim, hayati. Bu nedenle kimseye emanet etmem, bizzat kendim çekerim. Kafamdan geçenleri, yazı kurgumu kimse bilmediği için başkasına çektirmek kurguma yetersiz kalıyor. İkinci bir sebep röportajın içerisinde bazı insanlar fotoğraftan rahatsız olabiliyor. Dikkati dağılıyor. Bu nedenle kendim hemen muhabbet arasında cebimden çıkarıp çekiyorum. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dostumdu, onunla konuşurken hemen o esnada makinemi çıkarır çekerdim.

FOTOĞRAFIN ÖNEMİNE DAİR BİR ANI…

Gözümün önünde Cumhurbaşkanı Demirel’e yumruk atıldı. İsmet İnönü’ye ateş edildi. Meslekteki ilk yıllarım. Bu olaylarda hız ve anı yakalamak çok önemli. Ateş eden kişi karakola götürüldü tüm gazeteciler gitti ben gitmedim. Köşkte kaldım, suikast ihtimali nedeniyle medyayı atlatmak için polis kurgulamış. Gazeteciler gidince asıl suçluyu çıkardılar. O fotoğrafı sadece ben çektim. Ertesi gün Türkiye o fotoğrafları konuştu.

!!!! Çok koşarsan ayağına mutlaka top gelir derler futbolda ben de çok gezdiğim için mutlaka iyi malzemeler bulurum, değişik bir olayı fotoğraflarım, yazarım !!!

İDDİALIYIM ÇOK BÜYÜK BİR FOTO ARŞİVİM VAR…

Çok fazla fotoğraf çekerim ancak çoğu özel anlar olduğu için arşivimde kaldı. Fotoğraflarımı 55 yıldır kendim çekerim. Arşivimde çok fazla kullanmadığım siyasilere ait çok özel fotoğraflar var. Yüz binlerce fotoğraf var. Şu anda en büyük fotoğraf arşivlerinden biri bende desem yalan olmaz.

BİR ANI: Bir gün bindiğim uçak türbülans yaptı Cumhurbaşkanı boylu boyunca yere düştü. Hemen fotoğrafladım. Refleks önemli ancak asıl mesele o anı ölümsüzleştirmekte.

FOTO MUHABİRİ DİKKAT!

Fotoğraf üzerine bu kadar konuşmuşken onun kahramanları foto muhabirlerine de birkaç şey söyleyeyim. Evlat! Fotoğraf makinesi senin kalbin, kalbini koru, onsuz yaşayamayacağın için 24 saat yanında taşı. Bir muhabirinin 24 saat makinesinde film takılı olmalı, şarjı vs tam olmalı. Bu işi yapanda mesai kavramı olamaz. Makine onun kalbidir, hayatidir. Kalp olmadan yaşayamayız muhabirde makine olmadan olmaz.

HERKES GAZETECİ OLMASIN!

Bu iş emek, zahmet, özen, özveri, sevgi ve gayret ister. Mutlaka yazdıklarınızı özetleyen fotoğraflarınız olsun, dünyanın en önemli bilgisine ulaşmış olabilirisiniz ancak onu anlatan bir kare fotoğraf ya da bu nitelikte bir belgeniz yoksa iddiadan öteye geçemezsiniz. Öte yandan tembellik etmeyin kendi fotoğrafınızı kendiniz çekin özel alanlarda imkanınız var ise mutlaka foto muhabiri ile çalışın. Yazar, gazeteci kim olursa olsun fotoğraf çekebilmeli. Olaylara farklı açıdan bakmak gerek. Fotoğraf habere tek başına imzasını atan güçlü bir öğe.

FOTO MUHABİRİ YETİŞTİRİN…

Yeni teknoloji herkesi muhabir, fotoğrafçı yaptı ancak profesyonellik ayarı bir şey. Hiçbirimiz foto muhabiri değiliz. Onlar bu işe hayatlarını adamış herkesten farklı gören insanlar. Foto muhabiri ve profesyonellik niteliği artırılarak korunmalı. Bu ayrı bir alan. Metni olmadan Türkiye gündemini sarsan fotoğraflar çektim… özellikle siyasi alanda çok hayati kareler yakaladım. Üzerine eklenmiş onlarca kelimelik bir metin yoktu ancak tek başına günlerce konuşulan bir kareydi. İşte bu kareleri çekecek muhabirler yetiştirilmeli.

-Çok iyi fotoğraflar çektiğinizi biliyoruz güçlü bir kalem olarak gazeteci yanınızı da merak ediyoruz. Birazda Yazar Yavuz Donat’tan bahseder misiniz?

Yazılarım;  halktan, siyasi, sıcak ve samimi. Ben bu ülkenin en fazla gezen gazetecisiyim. 55 yıllık birikim ve çevremle bu yazıları oturur evimde yazarım ancak o yazıların bedeni olur ruhu eksik kalır. İşte onlara o ruhu gezdiğim topraklarda bana kalan his ve izlenimlerle veriyorum. Orada içtiğim bir bardak çay ve kahvehanede derdini dinmediğim çiftçi o ruhu veriyor. Gitmezsem, içinde olmazsam inanın o yazı yazı olmaz ben de Yavuz Donat olamam. İşte yazar Donat; gezen, gören, izleyen son olarak da kaleme alan bir adam…

BU İŞİ BIRAKACAĞIM!

Bu işi bulunduğu yerde görüp yazmak asıl mesele. Ankara ve İstanbul’da plazada oturup “vatandaş böyle düşünüyor, anketler halkın kararını açıklıyor” demek bana göre güvenilir değil. Halkın nabzını onların içinde onlarla ölçebilirsiniz. Bakın ben 1983 seçiminde Turgut Özal’ın kaç milletvekili ile meclise gireceğini bilen ve yazan tek gazeteciyim. Bunu nasıl yaptım halktaki gözlem ve izlenimlerimle. Yine 2002’de AK Parti ve Erdoğan’ın ne kadarlık oyla geleceğini bilen tek kişiyim. Bunu nasıl başardım gezmemle, görmemle, halktan aldığım izlenimle. Eğer yazdıklarım çıkmaz, siyasi öngörülerim tutmazsa işte o gün bu işi bırakacağım…

MASA BAŞI GAZETECİLİK YETTİ ARTIK!

Bu bir gazetecilik değil, bakın bir haberi koklamaz, hissetmez, yaşamaz ve gözlemlemezseniz o haber haber olmaz. Yanılır, manipülasyon maruz kalırsınız. Son zamanlarda popüler olan masa başı haber yazmak için uyarıyorum bu gazetecilik değil. Biz halkın içinde onların bilgilendirmek “neler oluyor’u?” cevaplamak için varız. Bunu da onların arasında yapabiliriz. Futbolda bir tabir var “90 dakika koşmazsan sonuç alamazsın” ben de kendime bunu düstur ediyorum.

SON NOT: GAZETECİLİĞİN PROF’U OLMAZ!!!

Yeni başlayan ya da okuyanları uyarıyorum sevmiyorsanız yapmayın, hiç bulaşmayın. Aşık olmadığınız bir kadın ya da sevmediğiniz bir erkek sadece boşluk doldurur. Bu nedenle sevmeyen bu işi yapmasın. Türkiye’deki gazetecilik okulları çağın çok gerisinde. Buralardan gazeteci yetişmez. Gazetecinin profesörü olmaz, gazeteciliğin profesörü bu işi bizzat yapanlardır. Geleceğin gazetecilerini yine gazeteciler yetiştirmeli. Bu iş bir aylık stajla öğrenilemez.

Spot:

“İyi bir fotoğraf karesi onlarca kelimelik bir metinden daha güçlüdür. Yüzyıllardır fotoğraflar tarihe hem ışık tutmuş hem de belge özelliği ile tarihin ta kendisi olmuştur…”