Emre TAZEGÜL

EMRE TAZEGÜL : “DALGALAR VE YELKENLER TUTKUM”

RÖPORTAJ: Serhat ÇELİK

Emre Tazegül, hayatın içinde olmayı  ve o hayatın içinden kareler yakalamayı seven foto muhabirlerinden…  Hareketin çok olduğu spor dalına her zaman ilgi duymuş ve olimpiyatlar başta olmak üzere pek çok spor karşılaşmalarını görüntüleme fırsatı yakalamış… Tazegül’ün son tutkusu ise yelken fotoğrafçılığı…  Deniz tutmasına, midesi alt üst olmasına rağmen, dalgaları ve yelkenleri fotoğraflamayı seviyor… Emre Tazegül ile Yelken fotoğrafçılığı üzerine bir söyleşi yaptık.

Sürekli takip ettiğin organizasyonlar neler?

Antalya Film Festivali’ni 7 yıldır takip ediyorum. Yıllar içinde büyüyen ve gelişen bir organizasyon. Artık dünya basını da daha fazla ilgi gösteriyor. Bu sene Eric Roberts ve Kristanna Loken da katıldı, onların da takibini yaptık. Türkiye’deki tüm olimpiyatlara katıldım fakat Kış Olimpiyatları’nın yeri biraz daha ayrı. Doğa şartlarının hem zorlu ama aynı zamanda çok keyifli olduğu bir organizasyondu.

Yelken yarışlarına da aynı sebepten mi ilgi duydun, nasıl başladı yelken macerası?

Yelken daha zor, çünkü orada dalgalarla sürekli savaş halindesin. Arkas’ın yurt dışında bir yarışı vardı ilk onunla başladım. Giraglia Rolex Cup’a katılacaklardı. Türkiye’de yurt dışındaki yarışlara katılan çok fazla takım yok. Daha önce Rolex Middle Sea Race’e katılıp IRC3 birincisi olmuşlardı. Ondan sonraki sene de Giraglia Rolex Cup’ katıldılar. Benim de yelken hikayemin başlangıcı oldu.  Fransa Saint Trophez’de başladı, çok güzel bir ortam vardı.

Yarışa çıkmadan önce bunu nasıl yaparım diye düşündün mü?

Düşündüm tabii parkuru bilmiyordum. Yelkencilerin parkurda ne zaman harekete geçeceklerini, ne zaman yelkenin yönünü değiştirip rüzgarı daha iyi alabilecekleri bir pozisyona geçeceğini bilmiyordum.  Yelkeni nasıl açıyor balonu nasıl açıyor bunları bilmen gerekiyor. Takımda balonu basanın kim olduğunu bildiğinde onun hareketlerini takip ederek yarış içinden görüntüleri yakalayabiliyorsun.

Yelken fotoğrafçılığının ne  gibi zorlukları var?

Coğrafi olmayan, şamandıra dönüşlerinin olduğu yarışlarda çoğu zaman aksiyonu alabilmek için şamandırada pozisyon alıyoruz. Fakat filonun tamamını şamandırada beklediğinde ve dönüşün ardından pupa (balon) seyri varsa filoyu yakalamak neredeyse imkansız bir hale geliyor. Pupa seyrinde en güzel kare tekneyi karşıdan gördüğünde alıyorsun. Fakat şamandıradaki aksiyonu almak istediğinde tekneler balonun yardımıyla çok daha hızlı ilerledikleri için onları yakalamak bir hayli zorlaşıyor. Zaten yarışlar genelde 2-3 saat sürüyor. Doğru zamanda doğru yerde olmanız şart. Tabi bunların yanında girebileceğiniz ve giremeyeceğiniz alanlar var. Yarış parkuruna girmek yasak. Sert havalarda teknenin yolunda olduğunuzda yakın bir tramolada bumbanın suratınızdan geçtiğini hissedebilirsiniz. Aksi bir durumda yani hava olmadığında da sizin çekim yaptığınız botun dalgası tekneyi kesebilir bu gibi durumlarda da takımlar protesto çekebilir.

Ne tür ekipman kullanıyorsun?

Canon 1dx ve Mark IV. Lensler de 70-200, 100-400, 300 2.8, 35 mm, 24-70.

 

YELKEN FOTOĞRAFÇILIĞI EKİP İŞİ

Bu tek kişilik bir iş mi?

Asla. Bot sürücünüz sizin bir noktada eliniz ayağınız. Burada iki faktör var, birincisi sürücünüzün denizi ve yelken sporunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Bu şekilde teknenin ne zaman tramola atacağını önceden kestirip sizi o tekneye yaklaştırabilir veya sert havalarda teknenin serpinti almasını engelleyecek kişi de odur.

Serpinti almak ne demek?

Denizde her zaman dalgayla aynı doğrultuda ilerlemiyorsunuz, bazen dalgaları yararak geçmeniz gerekiyor. Eğer dalgayı doğru yerden geçmezseniz, geçtiğinizde çıkan sular komple bot içine taşar, ekipmanlarınız zarar görebilir. Bunu engelleyebilmek için hem denizi iyi tanımanız hem de botu denizden aldığınız sinyallere göre yönlendirebilmeniz gerek.

Kara ve deniz çekimini karşılaştırdığında, senin için temel ayrıcı faktörler neler?

Deniz tutuyor. Mide bulantısı konsantrasyonu bozan bir şey.  Bende zaman geçtikçe arttı. İlk zamanlarda bu kadar tutmuyordu, artık daha fazla etkileniyorum. Yediğiniz yemeklere çok dikkat etmeniz gerek. Çoğu zaman yarış sırasında sadece çikolata ve muz tüketiyoruz. Enerji vermesi için. Bir de deniz suyu var. Aslında en büyük düşmanımız fakat uyum içinde hareket etmeye çalışıyoruz. Ekipmanı tuzlu sudan korumak çok zor. Ortalama ömrü 5 yıl olan bir lens, yelken yarışlarında kullanıldığında en fazla 2 yıl kullanılabiliyor.

Tabi bir de karada olmadığın gerçeği var, denizde sallanırken kadrajı sabitlemek kolay olmasa gerek?

Evet, bu yüzden kadrajı hareketten önce yapıyorum. Tekneyi öncesinde netleyip dalganın üstüne çıktığında deklanşöre basıyorum.

Hep dezavantajlı taraflarını konuştuk ama bu kadar ilgi duyduğuna göre sevdiğin tarafları da olmalı, değil mi?

Spor benim her zaman ilgimi çeken bir konu oldu. Birçok olimpiyatta görev aldım, futbol maçlarını çektim ama denizin yeri apayrı. Denizin üstünde o dünyanın bir parçası olmak, dalgalarla boğuşmak, 15 – 20 metrekarelik bir alanda ortalama 8 -10 kişinin çabasını yakından izlemek çok keyif verici. Yarış sırasında takımdakilerin heyecanını gerçekten izlemeye değer.

 

YELKEN YARIŞLARINA HER YIL ARTAN BİR İLGİ VAR

Türkiye’de yelken fotoğrafçılığının bir geleceği var mı?

Beni bu dünyaya dahil eden Arkas bu konuda bir çok çalışma yapıyor. Hem yelken takımları, hem kulüpleri var. Buna ek olarak yılda 2 kere yelken yarışı düzenliyorlar. Bu organizasyonlar her geçen yıl daha da büyüyor ve tabii ki büyüdükçe insanların da daha fazla ilgisini çekiyor. Mesela bu sene İzmir Körfezi’nde düzenlenen İzmir Arkas Körfez Yarışı’nda sırf kıyıdaki insanların ilgisini daha çok çekebilmek için kıyıya yakın bir yarış rotası çizildi. Bildiğim kadarı ile yarıştan sonra birçok kişi yelken kurslarına kayıt için başvurmuş. Bu sene de Bodrum Cup’ın 30. yılı kapsamında etkileyici bir yarış düzenlendi. Ben de bu yarışın Bodrum ayağını çekeceğim. Ali Koç’un açılışını yaptığı, yüzlerce yatın İstanbul Boğazı’ndan kortej geçişiyle başladığı bir yelken yarışı. Önceki senelere göre şirketler de yelken sporuna daha fazla ilgi göstermeye başladı. Bu da doğal olarak yarışlara basının da ilgisinin artmasını sağlıyor.

Organizasyonlarda şu da yapılsa daha iyi olur diyebileceğin bir şey var mı?

Genel olarak birçok ihtiyaç anında karşılanıyor. Fakat belirttiğim gibi şirketlerin ilgisi olmadan yarışların bir üst seviyeye çıkması çok zor. Ekipman, prodüksiyon süreci vb konular her zaman geliştirilmeye açık konular. Yelkenin yaygınlaşabilmesi için sadece organizasyonun sahasına odaklanmadan, yarışın iyi bir şekilde tanıtılması için de bütçe ayırmak gerekiyor. Mesela dünyada birçok yelken yarışı var ama iki yıldır katıldığım Arkas Aegean Link Regatta’nın sosyal medya hesapları gibi aktif çok az hesap gördüm. Sadece sayfada paylaşılan fotoğraf, video ve canlı yayınları takip ederek yarışa katılmış gibi hissedebilirsiniz kendinizi. Bundan çok daha üst seviyelere de çıkabiliriz. Bunun için de temel olarak bütçelerin biraz daha artırılmasına ihtiyaç var.