YASEMİN ARIKAN ÇORUK

Yasemin Arıkan Çoruk, avukat kimliğinin yanı sıra doğa tutkunu bir hayvan sever, gönüllü…  Doğaya ve hayvanlara olan tutkusu onu fotoğraf çekmeye itmiş. Önce kendi köpeklerinin fotoğraflarını çekmeye başlamış. Şimdi ise makinesi olmadan hiç bir yere gitmiyor. Ağırlıklı doğa fotoğrafları çeken Çoruk, “hukukçu olmasaydım, kesinlikle foto muhabiri olurdum” diyor.  Yasemin Arıkan Çoruk, “Fotoğraf sizin için neyi ifade ediyor?” sorusuna ise, “mutluluk iksirim” yanıtını veriyor.

Kendinizi tanıtır mısınız?

Serbest avukatlık yapmaktayım. Mesleğine tutkuyla bağlı, araştırmacı, çok okuyan, çalışmayı seven biriyim. İnsanlara yardım etmek, onları dinlemek, sorunlarına bir nebze çözüm bulabilmek beni çok mutlu ediyor. Aynı zamanda yeni insanlar tanımaktan ve seyahat etmekten hoşlanıyorum. Bu sebeple olacak ki işim dolayısı ile de sürekli seyahat halindeyim. İşimden arta kalan zamanlarda ise çevreyi ve doğayı keşfe çıkıyorum. Bunu yaparken kitaplarım ve fotoğraf makinemi yanımdan ayırmıyorum. Kısa süreli seyahatlerde dahi bavulumun olmazsa olmazlarıdır. Hatta dostlarım bana, ‘yine mi bavul taşıyorsun’ diye takılırlar…

Fotoğraf tutkunuz nereden geliyor?

Doğayı ve hayvanları çok seviyorum. Sahipli olarak bakmakta olduğum iki köpeğim var. Ayrıca sokakta bakmakta olduğum bir çok kedim ve köpeğim var. Arada besleme grupları ile insanların pek gitmediği, şehirden 30-40 kilometre uzak yerlerdeki sahipsiz hayvanları beslemeye gidiyoruz.

Şehir merkezinden uzaklaştıkça doğayla daha çok iç içe olmaya başladığımı fark ettim. Fotoğraf çekme serüvenim bu şekilde başladı.  Önce kendi köpeklerimi fotoğraflamaya başladım, dışarıda gezdiğimiz zamanlarda yeşeren ağaçlar, açan çiçekler kadrajıma girmeye başladı. Ardından doğa ile daha çok vakit geçirmeye karar verdim ve içinde bulunduğum eşsiz anları zihnimin dışında anımsayabilmek için doğa fotoğrafçılığına başladım. Artık iş seyahatlerimden bile güzel anlar ve güzel fotoğraflarla dönüyorum.

 

“HUKUK VE FOTOĞRAFÇILIK İÇ İÇE”

Hukukçu gözüyle foto muhabirliğini değerlendirir misiniz?

Aslında hukuk ve fotoğrafçılık iç içedir. Çünkü biz hukukçular somut olaydan ziyade işin delil kısmı ile ilgiliyiz. Özellikle hukuk davalarında delilleriniz kadar güçlü olursunuz. Savunduğunuz şeyi belgelemeniz istenir. İşte bu sebeple hukuka uygun elde edilmiş fotoğraflar, belgeler kurtarıcımız olur. Fakat burada ince bir ayrım vardır:

Fotoğraf çekerken de bunu paylaşırken de, kişilerin özel hayatının ihlal edilmemesine dikkat etmek gerekli. Kişilerin mahremi ve özeli kavramlarını, burada ki çizgiyi iyi bilmek gerekiyor. Aksi halde istenilmese de bazı fiiller suç kapsamında değerlendirilebilir. Örnek verecek olursak; toplumun diğer bireyleriyle aynı alanlarda yapılan faaliyetler, alışverişe, sinemaya, tiyatroya gitmek gibi,  “özel hayatın gizliliği” kapsamına alınabilecek faaliyetler değildir. Özel hayat, başkalarının bilmediği ve bilmesi gerekmediği, kişinin herkesten gizlediği hayatıdır. Birey, ister özel konutunda isterse sokak, park, iş ve alışveriş merkezleri gibi sosyal alanlarda olsun mutlaka her alanda özel hayatı vardır. Kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.Bu konuda foto muhabirleri risk kapsamında değerlendirilebileceğinden dikkatli olmaları gerek.

 

“FOTOĞRAF MAKİNEM MUTLULUK İKSİRİM”

Fotoğraf sizin için neyi ifade ediyor?

Boya ve tuval bulan ressam misali…Malzeme bulursam renk katmadan bırakmam. Malzemem ise insan, doğa, hayvan, yani yaşayan her şeydir…  Gülümseme ile mutluluk başlar. Yoğun iş günlerinde dahi ruhu ihmal etmemek gerek ki gülümsememiz solmasın. Tam da bu noktada mutluluk iksirim, fotoğraf makinemi alırım elime. Üstünde dumanıyla pişirdiğim yemeği çekerim, sevgili patili dostlarım Kaju ve Kont’u çekerim.  Kendimi sokağa atar, doğayı çekerim. Çünkü doğa bana nasıl yeniden gülümseyeceğimi fısıldar. Fısıltıyı yankıya çevirmek için fotoğraf çekiyorum.

Peki ya foto muhabirliği…

Sanırım hukukçu olmasaydım kesin foto muhabiri olurdum. Elinize fotoğraf makinenizi aldığınızda belki bir şey çekmeye odaklanırsınız fakat bazen sonuç sizi bile yanıltacak kadar mükemmel olur. Bazen düşündüğünüzden çok fazla şey sığıyor objektiflere, bazen ise büyük bir resimdeki detaylar sizi içine çekiyor… Aslında akışına bırakmak en doğru tanım gibi geliyor. Ama eğer foto muhabiri olsaydım akışına bırakacağımı zannetmiyorum. Ulaşılması en zor olanı çekmek isterdim sanırım.

 

“GÖKYÜZÜ BAŞLI BAŞINA BİR GİZEM”

Vizörden hangi objeye bakmak isterdiniz?

Obje derken cansız varlık gibi anlaşıldığını düşünüyorum. Benim olayım yaşayan şeyler. Bu sebeple cansız objelerden ziyade zamana, doğaya, hayvanlara bakmak isterdim. Fakat doğayı yer yüzü olarak düşünmemek gerek. Gökyüzü başlı başına bir gizemdir benim için. Kara delikler yüzyıllardır merak konusu. Elbette bende gökyüzünde kaybolmak isterdim.

Siyasilerden kimin fotoğrafını çekmek isterdiniz?

Aslında bu konuyu ikiye ayırabiliriz. Geçmiş ve günümüz olarak… Elbette geçmişte pek çok siyasinin fotoğrafını çekmek isterdim. Geçmişe dönecek olsak Atatürk’ü günümüzde de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını çekmek isterdim.

Fotoğrafın hayatınızda ne kadar yeri var?

Fotoğraf benim hayatımın her anında vardır. Yanımda fotoğraf makinem olmasa dahi kafamda fotoğraf çekebileceğim alanlara bakıp dalıyorum. Yanımda makinem olsaydı bunu fotoğraflamak isterdim dediğim zamanlar oluyor. Bu sebeple genellikle fotoğraf makinemi yanımda taşımaya çalışıyorum. İşim dolayısı ile çok vaktim olmadığı zamanlarda, kendime vakit ayırıp kısa bir fotoğraf molası verebiliyorum. Mutlaka dışarıda olmam gerekmiyor. Ofiste çalışırken dahi bazen makinemi elime alıp önceki çektiğim fotoğraflara bakıyorum.